Taksim'de eğlenebilmek...
İstanbul gecelerini doyasıya yaşamak isteyenler için bu hafta bolca seçeneğimiz var. Kendini izleyerek dans etmek isteyenlere Exit, 'Müzik sistemi önemlidir,' diyenlere Dozgstar önerilir
Geçen cuma gecesi eğlenme hakkımızı kullanmak üzere Taksim yollarına düştük. Gecenin ateşini daha da alevlendirmek için cep telefonumuza gelen Fashion Party mesajını dikkate alarak yeni açılan kulüp Exit'e gittik. Galatasaray'dan aşağı inerken Odakule'ye gelmeden önceki ilk sokakta açılan Exit, daha önce burada bulunan Secret adlı kulübü aratacağa benziyor. İçeri girdiğimizde saat 23:00 olmasına rağmen, ölümcül bir ritimde çalınan şarkılar bize yanlış bir yerde olduğumuzu baştan söyledi. Müziğin iticiliği yetmezmiş gibi bir de mekânın ortasına koyulmuş koca kamera, üzerindeki flaşıyla beraber dans edenleri çekmeye başlayınca iş tamamen sarpa sardı. Düşünsenize bir gece kulübünde en son isteyeceğiniz şey, karanlıkta gözünüze ışık tutulması! Bu da yetmiyormuş gibi, gözünüze yediğiniz ışıkla sersemlemiş haliniz, barın arkasındaki duvara kamera aracılığıyla yansıtılıyor. Sevgilinizle öpüşme stilinizi ya da ettiğiniz dansı bütün kulüple paylaşmak zorundasınız. Tabii biz bu olan bitene akıl sır erdiremediğimiz için kulübü terk etme hakkımızı kullanarak Indigo'ya gittik. Haftalardır yapılan tanıtımlarla yere göğe konulamayan Goldie'nin sahneye çıkmasına yarım saat kala girdiğimiz mekân uzun süredir görmediğim bir şekilde doluydu. Çalan müzikten midir bilinmez, sakin Indigo tayfasından daha coşkulu, daha sarhoş, daha garip bir kitle vardı o gece. Goldie çalarken kendini kaybettiği için "Biraz sakin olur musunuz, üstüme çıkıyorsunuz da!" diye yaptığım uyarıya karşılık içki şişesini uzatarak "İçsene biraz," diye cevap veren adam ve çevremdeki 20 kişiye tek tek içtiği sigarayı sorup kendi kullandığı markayı arayan takıntılı kadın gecenin ilginç kişilikleriydi. Goldie'nin hızlı ritmi yetmiyormuş gibi bir de DJ'in yanında duran adamın sürekli mikrofonu eline alıp "İstanbul hadi biraz gürültü yapalım," diye insanların çığlık atmasını istemesi tuz biber ekti. Beraber gittiğim arkadaşlarım "Belki 20 yaşında olsak eğlenebilirdik," dediler ama işin yaşla bir alakası yok. Çok sert Drum&Base sevmiyorsanız, yaşınız 19 da olsa o geceye katlanamazdınız. Biz de biraz içki yardımıyla ortama uyum sağlamaya başladık ama baktık olmadı "İstanbul'da eğlenmek bu gece ne kadar zor," diye söylene söylene Indigo'dan çıkıp hemen bir iki adım ötesindeki Dogztar'a girdik. Tam "Cuma gecesini boşu boşuna harcadık," diye düşünürken Dogztar'ın kapısının açılmasıyla yüzümüze çarpan müziğin etkisiyle kendimize geldik. Hayır, 'Yüzümüze çarpan müzik' cümlesini edebiyat olsun diye kurmadım; Dogztar'da müzik gerçekten de yüzünüze vuruyor. Müzik sistemi mekâna göre o kadar fazla ki ilk başlarda rahatsız bile oluyorsunuz. Hatta barın kenarına koyduğunuz biralar, içki bardakları bile bu etkiyle düşüyor. İçeri girdiğimde yerde gördüğüm bir sürü kırık şişe ve dökülmüş içki manzarasını birkaç dakika sonra bu şekilde çözmüş oldum.
ALT
KATTA MUHABBET VAR Dozgstar'ın dans pisti hepsi siyah ve salaş giyinmiş 18-21 yaş arası gençlerle dolu. İçki fiyatlarının benzeri kulüplere göre çok hesaplı. Mekân küçük ve kalabalık olmasına rağmen kimse birbirini rahatsız etmeden eğlencesine bakıyor. Sanki gece hayatı öncesi eğitilmiş gibiler. Bu uyum dans pistinde sürerken alt katta mağara benzeri odalarda da koyu muhabbetler ilerlemekte. İçkisini alıp müziğin yoğun etkisinden uzaklaşmak isteyenler burada sahbete dalıyor. Ama mekanın bu kısmının biraz korkutucu olduğunu söylemek mümkün. Tuvalet sırasıyla birleşen bu odalar, kapalı yerde kalma korkusu olanlar için sorun teşkil edebilir. Tuvalet sırasından bahsetmişken, mekânda çok bira tüketildiğinden özellikle erkekler tuvaletindeki kuyruk bir hayli uzun. Hatta geceyi o kuyrukta geçirmek bile mümkün!
OBEN BUDAK
|