| |
Aldatılmak
İlerde tarih bugünlerden, yani son 5 yıldan çok büyük olasılıkla "Türkiye bir altın fırsat yakaladı ama değerlendiremedi" diye söz edecek. 3 Kasım 2002 seçimleri, ister sivil darbe deyin, ister toplumsal devrim; gerçekten bir altın fırsattı. Halk iktidarıylamuhalefetiyle bir önceki dönemin tüm siyasal aktörlerini sahneden alaşağı etmiş, yeni aktörlere "28 Şubat, hatta onun da ötesinde 12 Eylül zihniyetinin tasfiyesi için zemini ve koşulları yarattım. Haydi bakalım, gereğini yapın" mesajını vermişti. "Gereğini yapmak" ancak yeni ve sivil bir anayasayla başlayabilirdi. Zaten yeni aktörler de bunun sözünü vermişler, kamuoyu önünde kendilerini bağlamışlardı: - "Partimiz özgürlükçü, tüm toplumun ihtiyaçlarına cevap veren, demokratik hukuk devleti ilkesine ve demokratik ülkelerin standartlarına uygun, toplum ile devlet arasında yeni bir 'Toplumsal Sözleşme' kurmayı hedefleyen, tümüyle yeni bir anayasa önerisi hazırlayacaktır. Bu öneri yeni bir 'Anayasal mühendislik' denemesi değil, halkın iradesini ve taleplerini demokratik temelde devlet yapısına yansıtan bir belge olacaktır." (AK Parti Programı) - " Artık ülkemize dar gelen yürürlükteki Anayasa yerine, katılımcı ve özgürlükçü yeni bir anayasa hazırlayacağız. Bu anayasanın hazırlanmasında, kendi fikirlerimiz kadar, muhalefet partilerinin ve tüm toplumsal kesimlerin katılımını en etkin biçimde sağlama çabası içerisinde olmaya söz veriyoruz. Ülkemizi geleceğe taşıyacak bir anayasa yapmak, çocuklarımızın geleceği adına yerine getirmemiz gereken bir sorumluluktur. Yeni anayasamız, güçlü bir toplumsal meşruiyete sahip, başta Avrupa Birliği olmak üzere, uluslararası normlara uygun, bireyin hak ve özgürlüklerini üstün tutan, çoğulcu ve katılımcı demokrasiyi esas alan, demokratik hukuk devleti anlayışını taşıyacaktır." (58'inci ve 59'uncu Hükümetler'in Programı) - "1982 Anayasası bir uzlaşma anayasası değildir; seçeneksizlik yaratarak topluma dayatılmış, eskimiş değerleri ve yasakları temel alan bir anayasadır. Türkiye'nin özgürlükçü, çoğulcu, laik ve demokratik sosyal hukuk devleti anlayışını bütün kurum ve kurallarıyla oluşturacak yeni bir anayasaya gereksinim vardır. Bu aynı zamanda toplumsal denge ve barışın ön koşuludur. Yeni anayasa, ara rejimlerin hukuksal kalıntılarını tasfiye edecek, toplumdaki özgürleşme ve demokratikleşme beklentilerini karşılayacak nitelikler taşımalıdır. Bireyin hak ve özgürlüklerinin korunması ve geliştirilmesi, sivil toplumun güçlendirilmesi temel anlayışını içermelidir." (CHP Programı)
Onlar da revizyonistmiş İkisi de sözlerini tutmadılar. Ne özellikleiktidar, ne ana muhalefet. "Özgürlükçü bir anayasa" hazırlamak yerine "Yasakçı anayasa"da birkaç gedik açmakla yetindiler. "Türkiye'yi geleceğe taşımak" yerine "Geçmişin zincirlerini biraz gevşetmeyi" yeterli gördüler. Onları "Demokrasi devrimcileri" sanıyorduk, "Revizyonist" çıktılar. 28 Şubat ve 12 Eylül zihniyetinden ne kendileri kopabildiler, ne de bizi koparabildiler. Hepsinden vazgeçtik; devleti halktan ve halkın temsilcilerinden uzak tutma anlayışını yansıtan, devlet kurumlarını sivillerin tehditlerine karşı korunacak birer "Kışla", hatta "Kale" gören, siyasetin hukuki çerçevesini iyice daraltmış olan 1982 Anayasası'nı içlerine sindirebildiler. Şimdi bir de o Anayasa üstünden ve o Anayasa aracılığıyla birbirlerini çelmelemeye uğraşıyorlar mı... Kendimizi fena halde "Aldatılmış" hissediyoruz...
|