|
|
|
|
|
|
|
Yumuşak kabuk bir çift minik yüzgeç
Sayıları hızla azalan ve gerekli önlemler alınmadığı takdirde yakın gelecekte yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan deniz kaplumbağalarının yumurtadan çıkmalarıyla başlayan yaşam serüvenleri ilk kez su altında görüntülendi.
Üç gazetecinin bir araya gelerek çektiği belgeselde, nesli tükenme tehdidi altında olan, Akdeniz'e özgü deniz kaplumbağalarının özellikleri, yapılan koruma çalışmaları, yuvalama, yuva çıkışı ve kaplumbağaları denizde bekleyen tehlikeler izleyicilere etkileyici görüntülerle sunuluyor.
Dalgıç olan gazetecilerin küresel ısınmanın tehlikelerinin tartışıldığı bir ortamda çevre sorunlarına dikkat çekmek amacıyla yaptığı belgesel, ağırlıklı olarak Dalyan'ın İztuzu sahillerinde çekildi.
Gazeteciler Soner Abacı, Ahmet Kılınç ve Mustafa Sarıipek'in hazırladığı 24 dakikalık belgeselin çekimleri yaklaşık 4 yıl sürdü. ''Yumuşak Kabuk, Bir Çift Minik Yüzgeç'' adlı belgeselin özellikle su altı çekimleri dikkat çekiyor. Yumurtadan yeni çıkmış yavru deniz kaplumbağaları Türkiye'de ilk defa su altında görüntüleniyor.
Gazetecilere belgesel hazırlığı sırasında destek veren bir isim de kısa süre önce hayata veda eden Türkiye'nin en ünlü su altı belgesel ve film yapımcısı Haluk Cecan. Bu yüzden 3 gazeteci, hazırladıkları belgesel filmi Haluk Cecan'a ithaf etmiş. Belgeseli kendi imkanlarıyla çeken ekiptekiler, kamuoyundan destek beklediklerini ifade ediyor.
Belgeselin yapımcısı ve su altı çekimlerini dalgıç Yener Çeltikçi ile yapan Soner Abacı, çekimlerin 4 yıl gibi uzun bir zamana yayılmasının en önemli sebebini yuvalama zamanlarının kısıtlı olması olarak göstererek, kendi işlerinden zaman ayırarak yaptıkları bu işin mümkün olduğunca geniş kitlelere ulaşmasını arzu ettiklerini dile getirdi. Montaj aşamasında başta daha uzun süreli bir yapım düşündüklerini, ancak teknik imkansızlıklar nedeniyle 24 dakika ile sınırlandırmak sorunda kaldıklarını söyleyen Abacı, şunları kaydetti:
''Öncelikli hedefimiz deniz kaplumbağalarının yuvalama alanlarında bu filmin ücretsiz olarak herkese ulaştırılması. Çünkü o yöredeki insanlar kaplumbağalarla her zaman karşılaşıyor ve yeterince bilgi sahibi olmadıkları için istenmeyen olaylara neden olabiliyorlar. Mesela bir Ekolojik Araştırmalar Derneği (EKAD) gönüllüsü kara kaplumbağasını caretta yavrusu diye denize bırakarak ölmesine neden olan bir adamın hikayesini anlatmıştı. Bu da bize bu filmi çekerek gerçekten doğru bir iş yaptığımızı gösterdi.''
''DÜNYANIN TEK SAHİBİ OLMADIĞIMIZI GÖSTERMEK İSTEDİK''
Belgeselin yönetmeni Ahmet Kılınç ise yapıma başlama nedenlerini şöyle anlattı:
''Günlük hayatımızda, bilerek ya da bilmeyerek kendi dışımızdaki canlıların hayatlarını yok ediyoruz. Bazen çok küçük ayrıntılara dikkat ederek, yaşadığımız gezegeni üzerinde birlikte yaşadığımız canlılarla paylaşabiliriz. Ancak biz daha nelere dikkat etmemiz gerektiğini bile bilmiyoruz. Yüzlerce plaj olmasına rağmen, denize girmek için deniz kaplumbağalarının yuvalama alanını seçiyoruz.''
Kılınç, bütün bu dikkatsizlik ve duyarsızlıkların altında insanoğlunun bencilliği ve kendisini dünyanın tek sahibi olarak görmesinin yattığına işaret ederek, ''Biz bu belgeselle, dünyanın tek sahibi olmadığımızı göstermek istedik.
Yavru bir deniz kaplumbağasının yeniden üreyebilecek yaşa gelmek için çetin koşullarla mücadelesini ve onları korumak için yapılan çalışmaların ne denli güç olduğunu ekrana yansıtarak, insanların daha duyarlı olması gerektiğini vurguladık'' diye konuştu.
Belgeselin diğer yönetmeni Mustafa Sarıipek de bu yapım fikrini uzun süredir taşıdığını ancak ekip ve ekipmana ihtiyaç duyduğunu söyleyerek, caretta caretta yavrusunun suda hayata koşmasını ilk kez görüntülemenin keyfinin ayrı olduğunu bildirdi.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|