| |
Duygu, akıl ve mantık arasında fazla yer alamaz ki?
Akıl ve mantık, siyasete bakışta da birlikte yürümeleri gereken iki yoldaştır. Bunların arasına "Duygu" yu yol gösterici olarak sokarsanız, yönünü sürekli şaşıran bir troika gibi, doğrular ve yanlışlar arasında savrulursunuz. Çünkü duyguda sevgiler kadar nefretler, önyargılar, saplantılar ve kan davaları da vardır. Örneğin "Erdoğan Cumhurbaşkanı olacak mı, olmayacak mı" sorusuna cevap ararken de, duygularınızı aklınızın ve mantığınızın arasına yerleştirmekten kaçınmalısınız. Akıl ve mantık, "Erdoğan Cumhurbaşkanı olmasa ve Çankaya'nın müstakbel sakini uzlaşma ile belirlense daha doğru olur" yönünü gösteriyor. Ama eğer kendinizin bir "Cumhuriyet Muhafızı" olduğunuzu düşünüyorsanız, duygularınız "Erdoğan Çankaya'ya çıkacağına asker yönetime el koysun" da dedirtebilir size. Bu şekilde akıl ve mantığınızın Türkiye'nin büyük geleceğine dönük olarak çizdiği ufku karatmayı da göze alırsınız. Ne Avrupa ile ilişkiler, ne ekonominin geleceği, ne de demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne dönük beklentileriniz kalır ortada. Dünyadaki tek ittifakınız, ABD ile ve askeri düzeyde kalmak noktasına kilitlenir. Türkiye, Irak'ta bile kalmamış bir Basçı modelin yerli versiyonu olur. Çankaya'da Erdoğan'a razı değilken, Pervez Müşerref benzeri bir figürün, "Rejim" i kurtardığını varsayarsınız. BAYKAL'IN HESABI Aynı şekilde aklınız ve mantığınız, siyasetçilerin diğer insanlardan farklı hesaplarla Çankaya'ya dönük ihtimalleri hesapladığını size duyurur. Örneğin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal kendi partisinden birini Cumhurbaşkanı olarak seçtiremeyeceğine göre, "O zaman Erdoğan da seçilmesin" demek durumundadır. Daha da ötesi mesela Tayyip Erdoğan "Yeni Cumhurbaşkanı adayı olarak Mustafa Sarıgül'ü öneriyoruz" dese, Baykal herhalde bunu alkışlayacak ve "Nihayet rejim kurtuldu" demeyecektir. Bütün kamuoyu yoklamaları gösteriyor ki, önümüzdeki bir genel seçimden, CHP'nin AK Parti kadar güçlü çıkması ihtimali pek yok. Bu durumda CHP'yi yöneten bir kişinin en akılcı hesabı, "Hiç olmazsa ana muhalefet partisi olarak kalmayı başaralım" doğrultusunda olmaz mı? Çünkü unutmayalım ki, 1999 seçimlerinde CHP barajın altında kalmış ve MHP bile CHP'nin aldığı oyun iki katını almıştı. Bu tablolara bakıp, akıl ve mantığınızı duygularınızın rehberliğine teslim etmediğiniz takdirde, siyasete bakış açınız ne olursa olsun, aktif bir siyasetçinin hesaplarının sizin hesaplarınızla aynı olamayacağını görebilirsiniz. Bu durumu arkadaşımız Yavuz Donat dünkü yazısında ne güzel özetlememiş miydi?
YAVUZ DONAT "Muhalefet demişken Deniz Baykal'dan bahsetmemiz lazım. Deniz beyi 'rahat, neşeli, kendinden emin' bulduk. Baykal Çankaya ipini germekte kararlı. Son dakikaya kadar 'Tayyip beyi Çankaya' ya çıkarmam' stratejisini izleyecek. Eğer Tayyip bey aday olmazsa... Baykal 'zafer işareti' yapacak: - Ben engel oldum. Ama Tayyip bey Çankaya'ya çıkacak olursa... Deniz bey halka seslenecek: - Çankaya elden gitti, bari hükümeti kurtaralım... Seçimde düşün peşime. Baykal sürecin kendi lehine çalışacağından öyle emin ki, 'işbirliği arayışlarına' itibar etmiyor. Kendisine bir 'rota' belirlemiş. Hem 'sol söylemi' sürdürüyor. Hem de 'milliyetçi dalgalarda sörf' yapmayı."
EMPATİ DENEMESİ Evet... Siyaseti de akıl ve mantığınızı önde tutarak değerlendirirseniz, sizin vatandaş olarak hesaplarınız Baykal'ın hesapları ile aynı olabilir mi? Veya elindeki iktidarı nasıl koruyacağını öncelikle hesaplayan Tayyip Erdoğan'la, aktif siyaset dışında bulunan sizin hesaplarınız aynı olabilir mi? Şöyle diyelim... Hiç önünüze, isterseniz cumhurbaşkanı olabileceğiniz bir durum geldi mi? Böyle bir durum gerçekleşseydi, kendi kendinize "Ben rejimin tehdidiyim, bu nedenle Cumhurbaşkanı olamam" der miydiniz? Hem bir siyasi partinin lideri olup, hem de tarafsız olmayı akıl ve mantığınız kabul eder miydi?
|