İlber Hoca'ya yapılan bu ayıba sadece "Oha!" denir
Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın kim olduğunu anlatmama gerek yok, zira hemen herkesin âşina olduğu, çok kişinin de hayranlık duyduğu bir isimdir ve tarihi Türkiye'ye yeniden sevdirenlerin başında gelir. Bünyesinde Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu, Atatürk Yüksek Kurumu ve Atatürk Araştırma Merkezi gibi dört kuruluşun bulunduğu Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, geçtiğimiz günlerde İlber Ortaylı'ya çok büyük bir ayıp, ayıptan da öte bir saygısızlık etti. Yüksek Kurum, İlber Hoca'yı bilim dünyasında "Oryantalistler Kongresi" olarak bilinen ve kısa adı ICANAS olan "Uluslararası Asya ve Kuzey Afrika Çalışmaları Kongresi"nin dünyanın önde gelen oryantalistlerinin, yani doğu bilimcilerinin yeraldığı Uluslararası Danışma Kurulu üyeliğinden haber bile vermeden çıkartıverdi. Bilimsel kurulun İlber Hoca ile beraber ikinci Türk üyesi olan Prof. Taciser Onuk da yine Yüksek Kurul tarafından üyelikten çıkartıldı.
Kendi adlarını yazdılar 1873'ten buyana dört yılda bir değişik ülkelerde toplanan Oryantalistler Kongresi 37. toplantısını 2004'te Moskova'da yapmış, 38. kongrenin önümüzdeki Eylül ayında Ankara'da yapılması kararlaştırılmıştı. İlber Ortaylı'nın Kongre'nin uluslararası kurulundan çıkartılmasının bahanesini, Ankara'da toplanacak olan 38. kongrenin hazırlıkları teşkil etti. İlber Hoca'nın yerine Ankara toplantısının evsahibi Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu'nun başkanı Prof. Sadık Kemal Tural'ın adı yazıldı; Prof. Taciser Onuk'tan boşaltılan yere de Kültür Bakanlığı'nın müsteşarı Prof. Mustafa İsen yerleştirildi. Ankara'daki Yüksek Kurum'un başındakiler İlber Ortaylı'yı tamamen liste dışı bırakmaktan çekindiklerinden olacak, bir tenzil-i rütbe yaptılar ve "Ulusal Düzenleme Kurulu" üyesi gösterdiler. İşte, ilim merkezlerimizin ve ilim adamı unvanı taşıyan zevâtın işi getirdikleri son nokta: Dünya çapında bir âlimin ismi fütursuzca siliniyor ve o ismin yerine evsahipliği bahanesiyle başkalarının adları yazılıyor...
Şans eseri "Türk" oldu! Dostum, yahut arkadaşım olduğu için söylemiyorum: Türkiye'nin gelmiş geçmiş en önemli tarihçilerinden olan Prof. Ortaylı'nın akademik kurumlar tarafından dünya çapında bir Türk bilim adamı olarak kabul edilmesi, çeşitli ülkelerdeki üniversitelerin eğitim kadrosuna şeref üyesi seçilmesi, meselâ son olarak geçen sene Rus Bilimler Akademisi'nin üyeliğine getirilmesi ve bütün bunların bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına lâyık görülmesi, sadece tesadüflerin eseridir ve Türkiye için bir şanstır. İlber'in, İkinci Dünya Savaşı mültecilerinden bir Tatar-Karaçay ailesinin 1947'de Viyana'da vatansız olarak dünyaya gelmiş bir çocuğu olduğunu belki bilmezsiniz. Avrupa'nın göbeğinde kendisine yeni bir vatan arayan bu mülteci aile, başka herhangi bir ülkenin vatandaşlığını alma imkânına sahip bulunurken, Türkiye'yi seçti ve İlber, bu seçim neticesinde Türk vatandaşı oldu. Ortaylı ailesi Türkiye'yi seçmemiş olsaydı, karşımızda şu anda İngiliz, Alman, yahut Amerikan vatandaşı bir "Proffesor Ortayli" bulunacak ve bu yabancı âlimin eserlerini, Türkçe'ye yapılmış tercümelerinden okuyacaktık! Üstelik, işin bildiğinizi zannetmediğim bir başka tarafı daha var: Prof. Dr. İlber Ortaylı, Türk Tarih Kurumu'na hâlâ üye olarak kabul edilmiş değildir! Ve, bütün bunlardan sonra küçük bir soru: Önümüzdeki Eylül ayında Ankara'da yapılacak olan uluslararası kongrenin ana konuları arasında bulunan "Yurtta Sulh Cihanda Sulh Sürecinde Müzik" başlığı müzikolojik bakımdan acaba ne anlama geliyor? Birileri müzik ve müzik tarihi konusunda kitaplar yazan ama böyle bir başlığın esrarına bir türlü vâkıf olamayan bendenizi bu konuda lutfen irşâd edebilirler mi?
|