Konuş-ma...
İşbölümüne gerek yok. "Düşünce ve ifade özgürlüğü" ne inanan herkes, mücadelesini her yerde aynı ilkelerle verebilir. Yoksa, kimi düşüncenin ifadesi kimilerinin; onun ifadesinin engellenmesi başkalarının meselesi kalır... Bazen de o "başkaları" o "kimileri" ni bu kez, kendi mağduriyetlerine titizlenmiyor diye çifte standartla suçlar.
"Tek çizgi" gibi görünen 40 yıllık zikzakları, bir zamanlar Türkiye'de "düşünce ve ifade suçlusu" olmuş Doğu Perinçek' i şimdi İsviçre'de "ifade, tarih yorumu suçlusu" haline de getirdi. Türkiye'de bu suçun mağduru olanlar, olabilecekler özellikle; "tarafsız İsviçre" deki bu mahkumiyeti de haydi haydi, öncelikle kınayabilmeli. Hrant Dink de aynı şeyi Fransa'da yapabilmek, oradaki kanuna karşı, oraya gidip "Ermeni soykırımı yoktur" diyebilmek istiyordu. Buradaki mahkumiyetini de yanında taşıyarak. Ama taşırken düşürüldü! Umarım Perinçek de, buradaki kimi düşünce ve ifade zanlısına, mahkumuna yahut farklı fikir ifade edenlere karşı küfür kıyamet paylaşmış olma sıkıntısını da yanında, kalbinde taşımıştır.
İlkeler, akılda, en çok kalpte taşınır. "Ne yapıyorum, ne yapmalıyım, bu durumda doğrusu hangisidir, genel doğrular nedir" diye düşünürsün... Düşünmek için hisseder, hissedersen daha iyi düşünür, iyi düşündükçe derinden hissedersin. Ve o artık sen olursun.
Tarihi bir trajediye, "trajedi" den öte isim verilip verilmeyeceği, "sözde soykırım" yahut "soykırım" denip denmeyeceğinin önüne, burada da orada da artık şu geçti zaten: Konuşulup konuşulamayacağı. Kabul ile inkarın, "tarihçilere bırakalım" gibi lafların önünde bu var: Burada, manevi ve maddi (kanuni) baskı altında kim nasıl konuşacak, farklı görüş ifade edebilecek? Orada, İsviçre'de, Fransa'da ve diğerlerinde, manevi ve maddi (kanuni) baskı altında kim nasıl farklı görüş ifade edecek? Kadim "anti-demokratik, tahammülsüz halimiz" tamam da; Nazi altınıyla da beslenmiş kanton ve referandum demokrasisi İsviçre'ninki ne oluyor! Ama orada "Ne oluyor" derken burada ne yapacağız?
(Parantez açmış olayım: Bosna'da yapılanları "soykırım" kabul eden ama, Bosnalı Sırpların Bosnalı Müslümanlar'ı katlinde Sırbistan'ın rolünü dikkate almayan, Sırbistan'ı "soykırım suçlusu" saymayan karar burada eksik bulunduydu. Aslında bu kararın anlamı, içtihat olarak kıymeti, kıymetsizliği üstüne en çok bizim düşünmemiz gerekiyordu: "Soykırım var, sorumlusu bir devlet yok!")
Toplumlar; özellikle siyasetçisi, akademisyeni, gazetecisi marifetiyle dünyayla ve kendileriyle aynı anda yüzleşebilmeyi becerebildiği ölçüde zihinsel sıçrama yapabiliyor. Dışarıya hayran kendine düşman, yahut kendine hayran ötekine düşman bir hal ve tavrın hal ve gidişi de iyi olmuyor. Bakın; ABD'nin bilim merkezi MIT, üniversitede okuttukları 1800 dersin tüm metinlerini internetten bütün dünyaya, hem de bedava sunmaya hazırlanıyormuş: Bilgi paylaşılsın diye. Bunlar ciddi bilgi üretimi, düşünce paylaşımı, sınır ötesi tartışma, zihinsel mülkiyetin kırılması meseleleri. Kafamızı gömmek isteyerek, aynı nakaratlara sığınarak, yasaklayarak, erişim engelleyerek, hapse tıkarak kendimizi vururuz sadece. İçimizden bazılarını vurup temizlediğimizi zannetsek dahi. Birisinin konuşmasını engelledin sanır, sevinirsin; yarın bir bakmışsın sen de susturulmuşsun. Konuşturulmuyorsun; hatta konuşmayı bile unutmuşsun!
|