| |
Yarını kurtarmak
Odalar Birliği'nin düzenlediği 4'üncü Türkiye Ticaret ve Sanayi Şurası'na sunulan rapora göz atınca canımız sıkıldı. Şura'da Odalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nun önerisini dinleyince sıkıntımız daha da arttı. Rapor canımızı sıktı; çünkü ticaret ve sanayi kesiminin tüm sorunlarının ağıta yakın bir üslupla dile getirildiği kapsamlı çalışmada hiçbir vizyon arayışı göremedik. Oysa bizim bildiğimiz bu tür şuralar, gelecek planlaması için yapılır. Hisarcıklıoğlu'nun konuşması sıkıntımızı artırdı; çünkü işsizliği azaltmak için yaptığı öneriler sadece bu günü kurtarmayı amaçlıyor. Neymiş; İşsizlik Sigortası Fonu'nda 25 milyar YTL birikmiş, bu kaynak ayda 290 milyon YTL faiz üretiyormuş, 2 yıl süreyle ek istihdamın sosyal güvenlik primleri oradan karşılanırsa 1 milyon kişiye iş sağlanması mümkünmüş. Oysa biz Hisarcıklıoğlu'ndan yakın gelecekteki tehditleri anlatıp işgücünün yapısında ve niteliğinde çağın ihtiyaçlarına ve koşullarına uygun reform, hatta devrim talep etmesini beklerdik. Biz Hisarcıklıoğlu'ndan Çin'in baş edilemez rekabeti nedeniyle Türkiye'nin gelecek 5-10 yılda tekstilden çekilmek ya da tesislerini yurtdışına taşımak zorunda kalacağını, onu deri ve demirçeliğin izleyeceğini anlatmasını, yoğun istihdam kullanan bu sektörlerin zorunlu boşaltılmasıyla ortaya çıkacak ürkütücü işsizliğe karşı ne gibi önlemler düşünüldüğünü sormasını isterdik. Biz Hisarcıklıoğlu'ndan "Ölçek ekonomisi"nden küreselleşen dünyada ayakta kalmanın tek çaresi olan "Kapsam ekonomisi"ne geçişin nasıl ve hangi sektörlerde sağlanacağını sorgulamasını dilerdik. Biz Hisarcıklıoğlu'ndan gerek AB, gerekse küreselleşme sürecinin kaçınılmaz sonucu olan tarım sektöründeki dönüşümün büyük kentlere daha da yoğun göçe yol açmadan yerinde gerçekleştirilmesi konusunda Odalar Birliği'nin önerilerini açıklamasını arzu ederdik.
Hindistan nasıl başardı? İşte bu duygularla Odalar Birliği faslını kapatıp dünya basınını tararken, gözümüze takılan bir haber can sıkıntımızı katmerledi. Haberde Hindistan bilişim sektörünün yıllık ihracatının 48 milyar dolara ulaştığı belirtiliyordu. 1.5 milyon kişinin istihdam edildiği bu sektördeki dış gelirin 30 milyar dolarının yazılım ve çokuluslu gruplara muhasebe hizmetleri satışından sağlandığı anlatılıyordu. Biliyor musunuz; bugün bilişimde ABD'den sonra ikinci dev olan Hindistan'da dönüşüm sadece 9 yıl önce başladı. O tarihte Başbakan olan Atal Behari Vajpayee'nin "Bilişim teknolojileri süpergücü olacağız" hedefini koymasıyla. Bu amaçla, elektronik ürünleri ithalatının vergisi sıfıra indirildi, bilişim sektörüne yatırımlar ve ihracatta vergi muafiyeti tanındı. Yüksek öğrenim ona göre yenilendi. Düşünün; bugün Hindistan'da 75 üniversite ve yüksek okul "Yeni ekonomi" dediğimiz bilgibilişim sektörüne eleman yetiştiriyor. Ve her genç daha diplomayı cebine koyduğu gün en az 4 iş teklifi alıyor. Bitmedi; Hint bilişim grupları (Infosys, Wipro, Tata) artık dünya devleri arasında yer alıyor, Silikon Vadisi'nde çalışanların yüzde 40'ı Hintliler'den oluşuyor. Hindistan'da teknoloji üretip ihraç eden özel bölgeler kuruluyor, Türkiye'de ise ithal teknolojilere dayalı tesislerin doluştuğu organize sanayi bölgeleri. Hisarcıklıoğlu da, çoğunun geleceği olmayan o tesislerde istihdam edilecek niteliksiz elemanların sosyal güvenlik kesintilerinin İşsizlik Fonu'ndan karşılanmasını istiyor. Yeter ki, gün kurtulsun. Yarın mı? Allah kerim!
|