| |
Erdoğan'ı Özal ve Demirel'le değil Bayar'la karşılaştırmalıyız
Geçen akşam siyasete ilgi duyan bir arkadaş topluluğunda konu yine "Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı olacak mı" sorunsalı üzerindeki çeşitlemelere kaydı. Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olmaması gerektiğini savunanlar, Özal ve Demirel'in cumhurbaşkanı olmaları ertesinde, geride bıraktıkları partilerinin nasıl eridiğini hatırlatıyorlardı. Ben "Erdoğan' ın şu andaki durumu ne Özal' a ne de Demirel' e benziyor. Erdoğan' ın cumhurbaşkanı olması ihtimalini, 1950' de Celal Bayar' ın Demokrat Parti Genel Başkanlığı' nı bırakıp Cumhurbaşkanı olması ile karşılaştırmalıyız" dedim. Konuşmalar ilerleyince anladım ki, herkes kendi yaşadığı ve hatırladığı dönemle bugünü karşılaştırmayı yeğ tutuyor. O toplulukta 1950'nin mayıs ayında olanları hatırlayan pek yoktu. Gece eve dönünce o dönemi içinde yaşamış kişilerin anılarından ve dönemi irdeleyen monografilerden birkaç tanesini, kitaplığımdan çıkardım. Bunların sayfaları arasında yine dolaşırken, kendi kendime de "Kitaplar okunup, unutulmaları için mi yayınlanır" diye sordum.
POLİTİKA GALERİSİ Örneğin Cihat Baban'ın "Politika Galerisi" nde, Emin Karakuş'un "İşte Ankara" sında, Faik Ahmet Barutçu'nun "Siyasi Anılar" ında, Samet Ağaoğlu'nun "Arkadaşım Menderes" inde, Orhan Erkanlı'nın "Askeri Demokrasi" sinde, Sadi Koçaş'ın "Atatürk' ten 12 Mart'a" sında ve böyle yüzlerce kitapta, Demokrat Parti, Bayar ve Menderes öylesine derin ve içeriden bilgilerle anlatılıyor ki. Yani kitap okumadan, sadece akılda kalanlarla ve günlük gazete haberleri ile dünü bugünle karşılaştıran siyasi yorumlar bugünkü kuşakları fazla aydınlatmaz. Kitap sayfaları arasında dolaşırken, Erdoğan'ın durumunun gerçekten Özal ve Demirel'den çok Bayar'ınkine benzediği şeklindeki kanım güçlendi. Öncelikle Özal Çankaya'ya çıktığında ANAP ve Demirel Çankaya'ya çıktığında DYP, inişe geçmiş partilerdi. Oysa Bayar, 1950 seçim zaferi ertesinde partiyi Menderes'e bırakıp Çankaya'ya çıktıktan sonra, Demokrat Parti 1954 seçimlerinde daha büyük bir zafer kazanmıştı. Neticede AK Parti de bugün "İnişte" olan bir parti değil. En azından diğer partilerden daha güçlü görünüyor.
BAYAR-MENDERES Bugün nasıl Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olmasına çeşitli nedenlerle karşı çıkılıyorsa, 1950'de de Bayar'ın cumhurbaşkanı olması gerek Demokrat Parti içinde, gerekse kamuoyunda tartışılmış. Örneğin 14 Mayıs 1950 seçimlerine iki ay kala Tasvir'deki köşesinde "DP 298 milletvekili ile iktidar olacak" tahminini yazan Cihat Baban'ı Bayar İzmir'e çağırmış. Konak lokantasındaki masanın başında "İktidarı alırsak söyle bakalım devlet başkanı kim olsun" diye sormuş. Baban da "Siz olmayın. Parti başkanı olarak halka vaatlerde bulundunuz. Cumhurbaşkanı olursanız bu taahhütleri bir başbakana devretmek durumunda kalacaksınız" demiş ve sonra Prof. Sıddık Sami Onar'ın cumhurbaşkanı olabileceğini düşünmüşler. Cihat Baban İstanbul'a dönüp Bayar adına kendisine cumhurbaşkanlığını teklif etmiş. Ama Onar, "Ben çabuk kırılırım. Politikada muvaffak olamam" diye teklifi reddetmiş. Demokrat Parti seçimi kazanınca da, cumhurbaşkanı adayları olarak Halil Özyörük'ün, Nihat Reşat Belger'in, Ali Fuat Cebesoy'un isimleri ortaya atılmış. Bu arada Refik Koraltan da, Bayar'ın Çankaya'ya çıkmasına pek içten katılmıyormuş. Ama Demokrat Parti içinde Adnan Menderes'in Başbakan olmasını isteyenler, Bayar'ın cumhurbaşkanı seçilmesi için kulise başlamışlar. Bu arada Fuat Köprülü de sağda solda "Ben başbakan olunca yanıma Menderes' i alıp, onu devlet hizmetine alıştıracağım" içerikli konuşmalar yapıyormuş. Sonunda Menderes Köprülü'yü, Dışişleri Bakanlığı'nın Başbakanlık kadar önemli olduğuna inandırmış.
DÖRT KURUCU Bayar Cumhurbaşkanı olunca Menderes Başbakan, Fuat Köprülü Dışişleri Bakanı, Refik Koraltan da TBMM Başkanı olmuş Böylece Demokrat Parti'nin dört kurucusu, üst görevleri paylaşmışlar. Bir küçük olayı da Emin Karakuş'tan aktaralım. Cumhurbaşkanı olarak ant içtiği gün, Bayar TBMM salonuna girince CHP'li milletvekilleri, kordiplomatik ve dinleyiciler ayağa kalkmışlar. Sadece Demokrat Partililer ayağa kalkmamış. Meğer Demokratlar eski Cumhurbaşkanı İnönü salona girdiğinde de ayağa kalkmamışlar geçmişte. Aslında bu kitaplardan aktaracak çok bilgi var. Sadece "Erdoğan Çankaya' ya çıkınca Abdullah Gül Menderes gibi olur mu", "Bülent Arınç Refik Koraltan' a mı benziyor" ve "Gül' ün yerine Dışişleri'ne kim gelir" gibi soruları gündeme getirmeyi amaçladık. Bu kitaplara göre Menderes, Bayar'ın gıyabında ondan "Sultan Reşat" diye söz edermiş.
|