Sivil toplum örgütü sırtını devlete dayamaz
Sivil toplum örgütü kavramının temelinde devletin girmeye imkân bulamadığı alanlarda faaliyet gösterme ve bazı haksız uygulamalara da karşı çıkma çabası yatar. Bu örgütlerin mali güçlerinin kaynağı yine kendileridir ve para konusunda devletten her alanda bağımsız olmak zorundadırlar. Zaten taşıdıkları isim de bunu gerektirir, yani arkalarında devletin değil, sivil toplumun bulunması şarttır. Ama, Türkiye'de sivil toplum örgütü demek sırtını devlete dayamak, gelirini devletten sağlamak, karşılaştığı en ufak sıkıntıda bile devletten yardım istemek ve bütün bunlara rağmen; velinimeti olan devletin ve hükümetin politikalarına karşı çıkmak demektir. Bizde vakıf yahut dernek olarak kurulmuş bir sivil toplum örgütünün ilk talebi, devletin kendisine bir yer tahsis etmesidir. Talep edilen yerler de pek öyle mütevazi mekânlar değil, genellikle gösterişli, devâsâ binalar olur. Binayı elde eden örgüt bu defa parasızlıktan ağlar, ne yapar, eder ve Ankara'dan yüklüce bir meblâğ kopartmayı başarır fakat ebedve ezelbir muhalif olarak çalışmaya devam eder. Ama en küçük bir sıkıntıda bile ilk suçlanan devlet olur, bakanlıklar yahut diğer resmi kuruluşlar kendilerine para vermemekle, yardım etmemekle itham edilir ve başarısızlığın faturası da hemen devlete kesilir! Sözün kısası: Sivil toplum örgütü, eskilerin deyimiyle "Şeysine güvenen borazancıbaşı" misâli bir kuruluştur!
Hani müze kuracaklardı? Tam adı Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı olan bir sivil toplum örgütü, birkaç günden buyana gazetelerin sayfalarını ve TV'lerin haber bültenlerini işgal ediyor. Haksızlığa uğradıklarını söylüyor, yakınıyor ve hiç durmadan devletten birşeyler istiyorlar. Sebep, Kültür Bakanlığı'nın son senelerin en hayırlı işlerinden birini yapması ve Topkapı Sarayı'nın hemen yanıbaşında bulunan ve 1995'te bu vakfa 49 yıllığına kiralanmış olan 17 bin 665 metrekarelik Darphane-i Âmire binalarını mühürlemesi... Tarih Vakfı bir grup mimar, ekonomist, şehir planlamacısı, sosyolog, müzeci ve az sayıda da tarihçi tarafından sivil toplum örgütü olma iddiasıyla kurulmuştu. Her sivil toplum örgütü gibi onlar da devletten yer talebinde bulundular ve 17,5 dönümlük Darphane-i Âmire binaları ile Yıldız Sarayı'nın koskoca Arabacılar Dairesi bu vakfa tahsis edildi. Vakıf, Darphane binalarını tahsis sözleşmesine göre altı sene içerisinde restore edecek ve burada bir şehir müzesi kuracaktı.
Danshâne-i Âmire Vaadedilen restorasyon yapılmadı ve mekânda müze yerine bir-iki fotoğraf sergisi açıldı, o kadar. Derken binalar bakımsızlıktan çürüdü, çökme tehlikesi başgösterdi. "Sivil toplum örgütü, sırtını devlete dayamalıdır" kuralı uyarınca bakanlıklardan ve fonlardan alınan yüksek meblâğlardaki paralar da bir müddet önce haklı olarak kesilince, tarihçilik ve müzecilik yapma iddiasıyla ortaya çıkan Tarih Vakfı bir anda salon işletmecisi oluverdi. Topkapı Sarayı'nın ayrılmaz parçaları olan Darphane binalarını davetlere, toplantılara ve TV programlarına kiralamaya başladılar ve Darphane-i Âmire, Danshâne-i Âmire' ye dönüverdi! Dananın kuyruğu, nihayet koptu. Kültür ve Turizm Bakanlığı "binaları restore edeceğim" vaadiyle alan ama etmeyen, "müze açacağım" deyip senelerdir açmayan, üstelik bu hayalmüzenin on küsür seneden buyana projesini bile hazırlamayan ve tarihmekânı her an çökebilir hâle getiren Tarih Vakfı'na karşı tahliye davası açtı. Dava sonuçlanmak üzere iken, geçen hafta nihayet en doğru karar verildi ve binalar çökme tehlikesine karşı mühürlendi. Tarih Vakfı'nın başındakiler, Darphane' ye karşılık şimdi Sirkeci İstasyonu' nu istiyorlar. İstasyon binası sizlere dar gelmez mi efendim? Daha büyücek bir yeri, meselâ Dolmabahçe Sarayı'nı verseler... Davet, parti, nişan, düğün vesâire cinsinden her işinize yarar. Tenezzül buyurup kabul etmez misiniz?
|