| |
İncir çekirdeğini doldurmak üzerine çalışmayalım...
Yapılması gereken o kadar çok iş var ki, incir çekirdeğini doldurmayan konularla zamanı boşa geçirmemiz gerçekten akıldışıdır. Ama bu arada demokratik siyaseti bir ak ve kara tartışmasının dışına taşımamız da, galiba zaman içinde patinaj yapmamanın ön şartlarından biridir. Ne yazık ki geçen haftanın iki gününü bu sütunda da incir çekirdeği çiğneyerek geçirdik. "Başbakanın yanağındaki el" üzerindeki içi boş tartışmalara mecburen biz de katıldık. İşte toplumun bu tür muhabbetlere bakış açısı ortada. Hürriyet'in internet sitesinde yapılan oylamaya, 55 bin 519 bin kişi katılmış. Bunların yüzde 40'ı Barlas'ın Erdoğan'ın yanağını okşaması konusunda "Bu yanlış" yargısını seslendirmiş. Yüzde 9'u "Bu doğru" demiş. Yüzde 42'yi oluşturan 23 bin 310 kişi işi ise "Bu tartışmayı gereksiz buluyorum" görüşünü seslendirmiş. Ben de bu çoğunluğa katılıyorum. Başbakanlara bazı konuşmalarından ötürü muhabbet duysak bile, doğal olarak eleştireceğiz de. Aslında iktidarlara dönük övgü de eleştiri de yapmak kolaydır. Neticede icraatın sahibi de sorumlusu da onlardır.
DEMOKRASİ Ancak önemli olan iktidarların da muhalefetin de bir arada yaşamanın erdemlerini ön planda tutan bir anlayışın sözcüleri olmalarıdır. Demokratik siyaset, insanları kamplaştırmak için, siyasi rakiplerin birbirlerini gayrimeşru ilan etmeleri üzerine, kin ve nefret ögeleri kullanılarak yapıldığı zaman iş çığırından çıkar. Demokratik siyaset, toplumun değişik kesimlerini birbirlerinden ayıran değil birlikte yaşamalarının gerekçelerini vurgulayan çizgide yapıldığı zaman anlamlıdır, yararlıdır. Bu açıdan sade iktidarların değil muhalefetin de sorumluluğu vardır demokrasinin sağlıklı olmasında. İktidardaki AK Parti'nin başarılı olduğu yanları da, başarısızlıklarını ve hatalarını da bu sütunda kendi açımızdan yazıyoruz. Örneğin ekonomideki istikrar, AB üyeliği yolunda atılan adımlar, Milli Görüş kökenli bir kadronun dünyalı olmak yolundaki kararlılığı, bize göre başarıdır.
YANLIŞ GÖRÜNTÜ Ama dar kadroculuk, sadece eşlerinin başları örtülü olanların oluşturduğu bir "Nomenklatura" görüntüsü, bazı alanlarda bürokratik oligarşiden ürkerek atılması gereken adımlardan caymak ve belki tabana belki de seçmene hoş görünmek için bazı partilerle ulusalcı söylemler yarışına girilmesi, AK Parti iktidarının bize göre hataları arasındadır. Bunu iktidar sözcüleriyle birlikte olduğumuz ikili görüşmelerde de vurguladık, vurguluyoruz. Geçen yıl, bir gazeteci topluluğu ile birlikte Başbakan Erdoğan'la yemek yerken, kendisine yine aynı şeyleri söylemiştim: -Madem siz Türkiye'yi AB üyesi yapmak için bayraktarlık yapıyorsunuz ve madem Kopenhag Kriterleri'nin bizim de siyaset ve hukukumuzun üst değeri olması için Anayasa'yı ve yasaları değiştiriyorsunuz, bu durumda sizlerin hepimizden çok liberal ve demokrat olmanız gerekir. Oysa söylemlerinizde, içe dönük ve şoven mesajlar veriyorsunuz. Bu tutarsızlıktır, demiştim. Kısacası iktidara dönük tutumumuzu sık sık seslendiriyoruz. Buna karşı ana muhalefet partisi CHP'nin, temsil etmesi gereken "Sosyal Demokrat" çizginin dışında yalpaladığı pek az yazılıp söyleniyor.
CHP'Yİ ELEŞTİRMEK Bu görevin de eski CHP Genel Başkanı Altan Öymen tarafından yoğun biçimde yapıldığını gözlemlemenin mutluluğu içindeyim. Altan Öymen önceki günkü Radikal'de, "Onur Öymen'le Görüş Farkımız" başlığı altında, Almanya'da bir Türk evinin ırkçılar tarafından kundaklanması ertesinde, Alman Cumhurbaşkanı'nın da katıldığı büyük gösterinin sloganının "Hepimiz yabancıyız" olduğunu hatırlatıp, şöyle yazıyordu: - 'Yabancı' denilince de en başta Türklerin kastedildiği belliydi. Çünkü en fazla saldırıya uğrayanlar onlardı. (Bunu da, o sloganı atan Almanlar, Almanlığı bırakıp "yabancılaşmak" ve "Türkleşmek" istiyorlar diye yorumlayan olmadı. O Almanlar da hala Alman...) Öymen ülkemizin 10 Ağustos 1999'da yaşadığı büyük deprem ertesinde en büyük tirajlı Yunan gazetesi Ta Nea'nın "Hepimiz Türküz" manşetiyle yayınlandığını da hatırlatıyor ve Hrant Dink cenazesindeki "Hepimiz Ermeniyiz" sloganı üzerinde şimdiki CHP'nin sözcüsü kuzeni Onur Öymen'le bakış açılarının farklı olduğunu vurguluyordu. Altan Öymen, 12 Şubat'taki yazısında da "Benim oyum CHP'ye" dedikten sonra "Ama"sını ekliyor ve şöyle yazıyordu: -CHP'nin ise, şu sırada "301'i savunma" gibi eğilimlerini bırakıp, programında yazılanları hatırlaması ve hatırlatması gerekiyor. Aynı zamanda da, benzer programları olan partilerle güç birliği yoluna gitmesi... Evet... Demokrasi böyle bir şey işte. CHP'yi eski genel başkanı bile eleştirdiğine göre, herkes her partiyi eleştirebilir.
|