|
|
|
|
|
|
|
"AB tarih istiyorsa tarih vermeli"
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, "Avrupa Birliği, reformlar konusunda Türkiye'den herhangi bir takvim isteyecek veya bekleyecekse o zaman bizim de üyelik tarihi belli olması gerekir" dedi.
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV)'nın TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniveristesi'nde (ETÜ) düzenelenen 'AB Müktesebatına Uyum Sürecinde Etki Analizi Kapasitesini Güçlendirerek Çevre Başlığında Uygulama ve Farkındalık Yaratma Projesi' toplantısında konuşan Babacan, AB üyelik sürecine yönelik net mesajlar vererek, siyasi kaygılarla AB konusunda popülizm yapılmasını eleştirdi.
Babacan,
Türkiye'de yaşayıp da 'AB süreci beni ilgilendirmiyor' diyecek bir tek kişinin olmayacağını, sürecin herkesi yakından ilgilendirdiğini söyledi. Etki analizlerinin başarılı olmasının müzakere sürecine çok büyük etkisi olacağını ifade eden Babacan, projeler için AB fonlarından Türkiye'ye 3 yıl için ayrılan 1,5 milyar fon olduğunu hatırlatarak, şöyle devam etti:
"Diğer ülkelere kıyasla, nüfus başına göre ayrılan kaynağın az olduğu doğrudur. Ama önemli olan bu kaynakları kullanabileceğimiz mekanizmaların olması. Eğer bu kaynakları kullanamıyorsak bu fonların 3-4 kat olmasının önemi yok. Çünkü bu kaynaklar atıl olarak kalacak."
Babacan, Türkiye'nin çevre konusunda yapacağı çok çalışmaları olduğunu, bu konuda Çevre ve Orman Bakanlığı'nın hazırladığı çalışmaya göre Türkiye'nin çevre konusuna 20 yılda 70 milyar Euro'luk bir kaynak ayırması gerektiğine dikkat çekerek, "Elbette ki bu kaynağın bir kısımı AB'den bir kısmı da ülke kaynaklarından olacaktır" dedi.
Babacan, Türkiye'ye gelen 19,8 milyar dolar doğrudan yabancı yatırımın 8,3 milyar dolarlık bölümünün AB üyesi ülkelerden geldiğini söyledi. Babacan, Türkiye'ye gelen yatırımların kendiliğinden gelmiş gibi bir hava estirildiğini, bunların seçim dönemiyle söylenen, siyasi kuru söylentiler olduğunu ifade etti.
AB süreci ile ilgili olarak genel bir değerlendirme yapan Babacan, AB'nin bir taraftan Türkiye'nin vazgeçilmez büyük ülke olduğunu söylediğini, diğer taraftan da sürekli Kıbrıs'ı gündemde tuttuğunu hatırlatarak, bu nedenle Türkiye'nin AB ile yürüteceği stratejisini değiştirdiğini söyledi. 35 başlıkta formal süreci yine kararlılıkla yürüteceklerini anlatan Babacan, artık AB'den ayrı olarak 35 başlıkta iç reform çalışmaları yürüteceklerini belirterek, şöyle devam etti: "Bu yapacağımız reformların takvimini oluşturacağız. 35 başlıkta ne yapacağımızı, detayları belirleyeceğiz ve bunu takvime bağlayarak, öyle çok da uzun değil 7 yıl içerisinde gerçekleştireceğiz. Bu çalışmanın taslağı hazırlandı. 600 sayfa haline gelmiş, üzerinde halen çalışmalar devam ediyor. Zannediyorum Nisan sonu Mayıs başında yapacağımız iç reformların takvimini açıklamış oluruz."
"AB SÜRECİNDE KENDİ TAKVİMİMİZİ KENDİMİZ PLANLAYACAĞIZ"
AB ilişkileri konusunda "Öyle görülüyor ki; Türkiye'ye AB'ye tam üye olma konusunda AB'den daha önce hazır olacak" diyen Babacan, AB'nin ortaya attığı 'hazmetme kapasitesi' konusunu eleştirdi. Babacan, Birliğin, İngiltere ve İspanya gibi ülkeleri hazmetmeyi başaramadığını, halen bir çok ülkenin kültürlerini devam ettirdiğine işaret ederek, "Demek ki bu çok da iyi bir tabir değil. Hele hele Türkiye gibi bir ülkeyi hazmetmek daha da zor" dedi.
Türkiye'nin, AB üyeliği ile ilgili takvimini kendi belirleyeceğini vurgulayan Babacan, konu ilgili şunları söyledi:
"AB bizimle ilgili müktesebata uyum ile ilgili konularda Türkiye'den herhangi bir takvim isteyecek veya bekleyecekse o zaman bizimde üyelik tarihi belli olması gerekir. Böyle bir şey olmasını beklemiyoruz süreç açık ama böyle bir şey isterlerse hay nay. Madem takvimleri konuşuyoruz, o zaman bizim üyelik takvimini getirin konuşalım. Bir yandan üyelik takvimimiz belli olmayacak bir yandan da reformlar için şu tarihlerde şu bitecek şu tarihte bu bitecek denilecek. Bu mümkün değil bu olmayacak. Takvim kendi takvimiz. Zamanlama kendi tabi olduğumuz programda ne yazıyorsa o olacak. Biz bu takvimlendirmeyi oluştururken de diyeceği ki; 'Şuanda menfaatimize olacak neler varsa onları öncelik tanıyacağız'... Türkiye'nin ulaştırma konusunda AB standartlarına ulaşması lehimize mi aleyhimize mi? Madem bu standartları bugünden yakalamız bunlara ulaşmamız bizim lehimize beklemenin hiçbir anlamı yok. Ama öyle konular gelecek ki karşımıza işte o zaman biraz geciktirmek gerekecek...Sıkışık ve zor durumlarda diyeceğiz ki ne zaman üye olursak o zaman yapacağız. Bunlar normal, doğal süreçler."
Babacan, Türkiye'nin tarama sürecine, sıcak ve her an üyeliğe girmeye hazır olacak şekilde hazırlanacağını söyledi. Başlıkların açılıp kapanmasının yarım saatlik bir seramoni olduğunu belirten Babacan, Türkiye'nin bu seramonileri beklemeye vaktini olmadığını kaydetti.
"SEÇİM İLE İLGİLİ KAYGILARIN HEPSİ ÜLKE İÇİNDEN"
Türkiye'de artık sadece ekonomi konularında değil, AB ve yabancı sermaye ile ilgili konularda da popülizm yapılacağını anlatan Babacan, tüm bunların kuru gürültü olduğunu söyledi. Babacan, Türkiye'de yabancılara satılan arazi ve evlerin ülke topraklarından ayrılarak götürülemeyeecğini belirterek, Türkiye'de yabancılara satılan gayri menkullerden 2,8 milyar kaynak girdiğini hatırlattı. Bu konuda İspanya örneğini veren Babacan, Türkiye'nin İspanya gibi yapması gerektiğini savundu.
Babacan, ayrıca, 2007 yılında iki seçim yapılacağını hatırlatarak, sözlerini şöyle tamamladı: "Maalesef bazı çevreler demokratik çevreler ve halkın iradesiyle yönetilmesine alışamadılar. Hala kendi halklarına inanmıyorlar. Bir korku bir ürküntüdür gidiyor. Elin adamı geliyor seçim falan dinlemiyor yatırım yapıyor. Bunlar hiç mi seçim görmemişler? Bakın ülkede ne kadar seçim ile kaygılar varsa bunlar hepsi içerideki söylemler. Dışarıda böyle bir hava yok. Bizim bu dönemde demokrasimize; halkın iradesine inanmamız lazım. Demokratik takvimlere güvenmemiz lazım. Türkiye'de demokrasi ne kadar süratli işlerse Türkiye o kadar güçlü ülke olacaktır."
ANKA
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|