İran Elçiliği'ndeki türban kavgası
TBMM'de AK Parti Grup toplantısı tam anlamıyla maç görüntüsünde. İzleyici sıralarını doldurmuş gençler Başbakan Erdoğan'ın her cümlesini sloganla kesiliyor. Bazı milletvekilleri, hatta bakanlar, sessizce kulise çıkıyor. İçlerinden biriyle sohbet ederken söze, "Canım sıkkın" diye başlıyor. Yanlış anlaşılmaya neden vermemek için "Pazar akşamı İran Büyükelçiliği'nde tatsız konuşmalar olmuş" deyip susuyor. Kısa süre sonra muhalefet kulisinden "tatsız konuşmaların" detayları geliyor. TBMM Başkanı Arınç'ın konuğu olarak Ankara'da bulunan, İran İslami Danışma Meclis Başkanı Gholam Ali Haddad Adel'in, Konya'da Mevlana'yı ziyaret edip Anıtkabir'e gitmemesi eleştiriliyor. İran Büyükelçisi Gholamreza Bagheri Moghaddam'ın pazar akşamı onuruna verdiği yemekte Meclis Başkanı Adel'in sorduğu sorularla içlerinde milletvekilleri, akademisyenler ve emekli büyükelçilerin de bulunduğu davetlileri sinirlendirdiği anlatılıyor.
Atatürk'ten sonrakiler Daha sonra yemeğe katılan beş kişiyle konuşuyorum, yaşananları doğrulayıp, detaylar veriyorlar. Aktardıklarına göre Meclis Başkanı Adel şu soruyu yöneltiyor: "Atatürk sonrası Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin din konusuna soğuk yaklaştığına yönelik bir algılama var. Laiklik din düşmanlığı mı, bu algılama doğru mu anlamak istiyoruz?" Masada soğuk hava esiyor. DYP Genel Başkan Yardımcısı, emekli Büyükelçi Nüzhet Kandemir söze giriyor: "Algılamadaki yanlışı soru olarak buraya taşıyacak değil, bu yanlışı düzeltecek olan siz devlet adamlarısınız. İki ülke arasındaki ilişkileri bu tavırlar olumsuz etkiler." Kandemir, sözleri bitince yemekten ayrılıyor.
Türban tartışması Ancak Adel durmuyor; Türkiye'deki laik sistemi sorgulamaya devam ediyor. Bu kez sözü kızların üniversiteye neden türbanla giremediğine getiriyor. AK Parti hükümetinin bu konuyu nasıl çözemediğini sorguluyor. Bu söz üzerine ODTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Bağcı araya giriyor. "İran'da başı açık kız öğrenciler üniversiteye girmeye başladığı gün siz bizi anlayacaksınız." Prof. Bağcı durmuyor: "Modernleşme sürecine Türkiye, Afganistan ve İran ile başladı. Önce Afganistan koptu, 1979'dan sonra da İran farklı yön çizdi. Türkiye ise Batı ile hareket etti, dininden de taviz vermedi. Türkiye'de hükümetlerin din düşmanı olduğu algılamanız yanlış. İran 1979 devriminin değer sistemini satamadı, alan bir tek ülke de olmadı. Bu da sizin kaybınız..." Adel, "Resmi görüşü dinledik, şimdi sivil görüşleri dinleyelim" deyince Prof.Bağcı sert çıkıyor: "Ben akademisyen, sivil bir kişi olarak konuşuyorum, herkes sözünü bilsin."
Hatemi yumuşattı Meclis Başkanı Adel, bu noktada durmuyor: " Türkiye'de devlet dini desteklemiyor, Osmanlı da dini destekleyen devlet değildi, ayrıca o kadar baskı yapılırken, insanlar camileri nasıl doldurup taşırıyor." Masada, "gereksiz bir soru" sesleri yükseliyor. Adel tepkiler üzerine, "Sorulmamış kabul edin, geri alıyorum" diyor. Prof. Dr. Hüseyin Hatemi, sakin ses tonuyla ortamı yatıştırarak, Türkiye ile İran arasında dine bakıştaki farklılığı anlatıp ekliyor: " İnsanların çok sayıda camiye gitmesi İslamiyete yaklaşım değildir, konjonktüre ayak uydurmaktan kaynaklanan bir durumdur." Eski bakanlardan Namık Kemal Zeybek de 19. yüzyılda Osmanlı'nın batılılaşma çabasına Tahran'ı da katmak için verdiği uğraşı anlatıyor. Yemek buz gibi bir havada son buluyor.
|