Org. Büyükanıt'ın mesajı...
Genelkurmay Başkanlığı gündeme geldiği andan itibaren ABD, Org. Yaşar Büyükanıt'ın "nasıl bir çizgi izleyeceğini" hep sorguladı... Hatta, Genelkurmay Başkanlığı görevini üstlendikten sonra da bu arayışını değiştirmedi. Sorgulamanın merkezindeki kritik soru, Org. Büyükanıt'ın komutasındaki Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, başta Irak olmak üzere ABD'nin bölgedeki politikaları ile ters düşüp, düşmeyeceği noktasındaydı. Bunda, önceki ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld'in, 1 Mart tezkeresinden dolayı Türkiye'ye yönelik "suçlayıcı" tavrının yarattığı olumsuz etkinin de rolü büyük oldu. Bu nedenle, Türk Silahlı KuvvetleriPentagon ilişkileri de bir türlü rayına oturamadı. Ta ki, Bush yönetimi de kabinesinde önemli değişiklikler yapana kadar. Rumsfeld ABD Savunma Bakanlığı'ndan gönderilirken, yerine Türkiye'nin ve bölgenin gerçeklerini daha iyi bilen Robert Gates getirildi. Yardımcılığı görevini de eski Ankara Büyükelçisi Eric Edelman yürütmeye devam etti.
Devlet adamı Bu aslında Gates'in de geçen hafta Münih'te altını çizdiği gibi ABD'nin bölge politikalarında da kendi defterinde yeni bir beyaz sayfa açmasının göstergesiydi. Org. Büyükanıt'ın, Washington ziyareti de böyle bir ortamda gerçekleşti. Bir hafta süren ziyaretin Ankara'ya yansımasını özetlemek gerekirse... Washington'un zihnindeki Org. Büyükanıt portresinin gerçekçi bir çerçeveye oturmasını sağladığı söylenebilir... Hatta, "zihinlerdeki şahin imajının yarattığı bulanıklığı" yıkıp, yerine "devlet adamı" kimliğini yerleştirdiği de... Algı değişiminde, Org. Büyükanıt'ın üslubu büyük rol oynadı. Örneğin, resmi ziyaretleri dışındaki temaslarını üniformasız, sivil kıyafetlerle gerçekleştirdi. Söylemlerinde de "askerin klasik katı vurgusunu" göstermedi. Bir de ilk günden ABD'ye "bölgede seninleyim" mesajını gönderdi, İran tehdidini yok saymadı.
Farklı değil, aynı söylem Org. Büyükanıt'ın konuşmasındaki diğer mesajlara gelirsek... Kürt liderlerle ilgili sözleri dün Ankara'da, "Erdoğan hükümetine Barzani, Talabani mesajı" olarak algılandı. Nitekim, dün Suudi Arabistan'a hareketinden önce de Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'e yöneltilen sorular bu "aykırılık" zeminine oturtuldu. Ancak, Org. Büyükanıt ve Gül'ün konuşmaları alt alta konulup okuduğunda böyle bir zeminin varlığından söz etmek güç... Org. Büyükanıt'ın konuşmasından başlarsak... Talabani ve Barzani'nin adını vermeden "iki grup da terör örgütü PKK'ya destek veriyor" tespitini kayda geçirip şöyle dedi: " Asker olarak konuşuyorum. Ama siyaseten kim görüşürse görüşür, ona bir şey diyemem. Ben PKK'ya destek verenle oturup ne konuşacağım?.." Gül ise farklı konuşmadı, "Kuzey Irak sınırına teröristlerin yerleştiği" gerçeğini kayda geçirip devam etti: " Asker silahı ile zaten konuşur. Ama ondan önce tabii ki siyasetçinin, diplomatın yapacağı işler vardır..." Her ne kadar Gül, Org. Büyükanıt'ın da isim vermeden sert eleştiriler yönelttiği K. Irak Bölgesel Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani ile buluşmasını ertelemiş olsa da, bu bir başka gerçeği gidermiyor. Çünkü, devletin güvenlik birimlerinin başında bulunanlar da yakın zamana kadar Barzani ve Talabani ile görüşüp, "PKK'ya desteğiniz devam ederse ilişkimiz zora girer" uyarısını yaptı. Ankara'daki asıl soru ise şu: "Gül ve ardından Org. Büyükanıt'ın gezisi sonrası K. Irak'taki terörist varlığının ortadan kaldırılması konusunda Washington nazlı tutumunu değiştirir mi?" Yanıt "Evet", ama zamanı konusunda kafalar hala karışık...
|