Bir generalin geride bıraktıkları
Washington.
Neredeyse bir hafta boyunca Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın Amerika temaslarını izliyor, gezi sonunda Yaşar Paşa'nın dört dörtlük bir portresini yapabilmek için otelde, trende, uçakta gözümü üzerinden ayırmıyorum. İşte öğrendiklerim:
SEMPATİ FAKTÖRÜ: Yaşar Büyükanıt, nikotinden nefret etmeyi bir dini vecibe haline getiren Amerikalılara bile sigara içmeyi "sevimli bir huy" gibi göstermeyi başardı. Paşa'nın kişisel karizması ve sempatisi konusunda tartışma götüren bir yan yok. Görüştüğü Amerikalı yetkililerden etrafındaki askeri personele kadar herkes bu rahat, esprili ve sevecen generale aşık. 52 yıldır üniforma giyen, harp akademilerinde yüzlerce genci yetiştiren bu general, neden diğer komutanlardan daha sempatik geliyor diye düşünüp durdum. Yalnız TSK personeli ya da laik çevreler değil, elini sıkan herkes, Başbakan Tayyip Erdoğan' dan Washington' daki Zaman muhabiri Ali Aslan' a kadar herkes paşanın büyüsüne kapılıyor. Sonunda bulduğum cevap şu: Yaşar Paşa, muhatap olduğu insanları özel ve değerli hissettirmeyi başarıyor. Babacan ve açık sözlü oluşu insanları şaşırtıyor. Ne bir bürokrat ne de askerde alışık değiliz buna.
İÇ POLİTİKA: Ancak sanmayın ki Yaşar Büyükanıt ağzına geleni söyleyen biri. Bir toplantıda Amerikalı bayan ayağa fırlayıp "Açık sözlülüğünüz için çok teşekkür ederim" deyiverdi. Oysa Yaşar Paşa, bu "açık sözlü" imajına rağmen tanıdığım askerler arasında en "diplomat" lardan. Yalnızca bunun farkına varmıyor, o konuşurken sanki samimiyetle içini döktüğünü sanıyorsunuz. Oysa genelkurmay başkanı, söylememesi gereken tek bir kelime sarf etmiyor. "Ağzından şu cümleyi kaçırdı" diyebileceğiniz tek örnek yok. Daha da önemlisi, dışarıda nasıl konuşuyorsa Amerikalılarla yaptığı kapalı toplantılarda da aynı şeyleri söylüyor. Türkiye'de, sanki genelkurmay başkanı buraya gelip Çankaya sürecini tartışacak, hatta icazet alacak gibi düşünenler var. Oysa Yaşar Paşa, ABD'li yetkililerle yaptığı en üst düzey toplantılarda bile iç politikaya kesinlikle girmiyor . Bırakın Çankaya'yı tartışmayı, hükümet konusunda Amerikalılar tarafından "şikayet" gibi algılanacak tek bir cümlesini bulamazsınız. Bu yalnız Türk değil Amerikan tarafından da aldığım izlenim. Devlet geleneği de bunu gerektirir.
TARİHİ SORUMLULUK : Yaşar Büyükanıt neden sigarayı bırakamıyor? Çünkü Türkiye'ye üzülüyor, geleceğinden kaygı duyuyor. Bu bir tahmin değil. Açın paşanın 30 Ağustos konuşmasını Genelkurmay web sitesinden okuyun. Türkiye'nin güllük gülistanlık olduğunu düşünen biri gibi mi konuşuyor? Sohbetlerimiz ve gözlemlerim sonucunda, genelkurmay başkanının "ağır bir tarihi sorumluluğun" yükünü omuzlarında hissettiğini anladım. 2007, Çankaya ve seçimler dışında Kerkük'ün Kürt yönetimine geçebileceği, PKK'nın siyasallaşacağı yıl. Yaşar Paşa bu tarihi sorumluluğu nasıl tanımlıyor bilmiyorum. Ama onu tanıyan Amerikalı bir yetkilinin sarf ettiği cümleler ilginçti. Katılın ya da katılmayın, ben yorumsuz olarak aktarıyorum: "Onun yerinde olmak istemem. Zor kararlarla karşı karşıya. Nasıl yapacak? Çankaya sürecine müdahale etmeli mi etmemeli mi? Yapacağı her şeyin bedeli var . Erdoğan Çankaya'ya çıkınca AK Parti seçimi kaybedecekse, buna göz yummak mantıklı gözükebilir. Ama ya seçimi kaybetmezlerse? O zaman tarihe ' Cumhuriyeti hediye eden asker' olarak geçecek. Müdahale etse onun da bedeli var. Erdoğan' ı cumhurbaşkanı yaptırmasa, AK Parti' nin oyuna 10 puan bile ekleyebilir . Bekleyip genel seçim sonrasında harekete geçseler, o zaman faturası çok daha büyük olacak. Çankaya' yı etkilemek, genel seçimleri etkilemekten daha kolay. Dedim ya, yerinde olmak istemem."
|