 |
|
 |
 |
 |
 |
 |
Tel: 0537 660 71 21 | Fax: 0212 280 05 51 | SMS: UT yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder |
|  |
|
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
|
|

Yel üfürür...
Sansür ü ve otosansür ü hep siyasi iktidar a, hükümete dair bir şey sanınca yanılıyoruz. Her ikisi de iktidar a dairdir. Her türlü iktidar ile ilişkilidir. Devletten başlar, elbet hükümetten ve yargıdan geçer, kimi ülkede askeriyeden dolaşır, oradan gelenek, kültür, milli, dini değerler içinde yuvarlanır, ille de sermaye ve piyasa karşısında kıvırır, ilan ve reklam verenlerle selamlaşır, öpüşür, bazen yer altı dünyasına pabuç bırakır, tabii medya komuta sistemi içinde itaat gereklerini yerine getirir, işletme çıkarlarını kabullenir... Ve gelir, insanın aklı ile vicdanı na dayanır !
Oralar işte, dananın kuyruğunun koptuğu yerdir. Esas sansürcü, bilhassa otosansürcü oralarda yuvalanır. Kimi akıl, uyanıktır ya, menfaat uğruna, zarar görmemek için, bazen korkuyla, bazen yaltaklanmayla, vicdan ı ezer geçer. Kimi akıl ise, bilgisinde, mantığında, vicdanının sesi ne de yer açar. Her ikisi birlikte büyür. Gerçi genelde salaklık sayılır ama herhangi bir iktidar ın haksız ve sansürcü dayatmasına boyun eğmez. Yani, insanın kendi içinde de, teslim olacağı yahut aşacağı bir iktidar karakolu ve çeşitli iktidar buyrukları nın izleri bulunur.
Birkaç iktidar seçip onlara efelenerek genelde iktidara boyun eğme meselesini kökten umursamayana; Seçmeli yiğitlik, cesaret, bağımsızlık serbest hareketleri yapıp başka iktidarlar karşısında zorunlu hareketlere geçerek boyun eğen, şınav çeken, alçak sürünenlere; isterseniz, her zaman boyun eğdirirsiniz. Eleştirisini kimi iktidardan sakınmaya bir kere alışan, gün gelir başka bir iktidar, başka bir güç ve dayatmaya da teslim olur . Sadece siyasi iktidar eleştirmeyi marifet sayıp başka iktidarlara gıkı çıkmayan yahut tam tersini yapanların çoğu, sus denince sustalı durur.
Ama lütfen teslim edin ki; Sansür ve otosansür meselesi ile bağımsız tavır, özgürlük tutkusu, boyun eğme-eğmeme vaziyeti, iktidarlar karşısındaki tavır; güce, kuvvete aklın ve vicdanın mukavemeti... Sadece gazeteci sorunu değil. Teslim edin ki; Hepimiz hayatımızın akışı içinde, seçmece cesaret, seçmece mertlik, seçmece özgürlük sergiliyor, seçe seçe dert ediniyor yahut umursamıyoruz. Bir kuvvete, kudrete yerlere kadar boyun eğen; bir bakıyorsunuz, başka birine karşı pek celalli. İnsan olarak haysiyetinin ana damarı ezilip durduğu halde, herhangi bir iktidara koşulsuz itaate itiraz edemeyenler, bu can damarını hayati mesele haline getirmeyenler, daha sıradan bir konuda, tali bir damarda aşağılandıkları gerekçesiyle isyan ediyor. Kabul ediyorum. Bu insanlık halidir! Ama bu halimiz iyi değil. Bu halde hakikaten bağımsız, özgür, haysiyetli, saygı gören birileri olamayız. Bu halimizde memnun olacak hiçbir iyi hal ve gidiş yok. Olmayacak da.
Şu anayasalarda mecburen insan haysiyeti, hukuku, özgürlüğü, itibarı, eşitliği adına yazılanları dahi çiğneyip geçen ve durmadan düzenleri, hepsini birden anayasal düzen kabul ettikçe; Cumhuriyet ve demokrasi kılığındaki buyruk, yasak, baskı, köleleştirme, aşağılama, gizleme, boyun eğdirme, yalaka haline getirme, susturma, imtiyazlar ve zümre egemenlikleri oluşturma, itaate zorlama, insan haysiyetine tüküren her türlü iktidarı kollama ve güçsüzleri zincirleme sistemini hakikaten mesele etmedikçe; En fazla birkaç yel değirmenine öfkelenir ve saldırırsınız. O da yele göre, yellenmeye göre! Bakın yarın ne anlatacağım.
|
|
 |
|
|