| |
|
|
Kızılderililere değil, Amerikan halkına yaptıkları..
Amerika Dışişleri Bakan Yardımcısı Dan Fried, Ermeni Soykırım Tasarısı'nın Kongre'den geçmemesi için çalışanlardan. Gazetecilerin sorularını yanıtlarken, "Bizim de geçmişimizde karanlık noktalar var. Kölelik dönemiyle, Kızılderililere yaptıklarımızla, gerçeklerle dürüstçe yüzleşmeliyiz. Ancak Türkiye de kendi geçmişi ile yüzleşmeli.." Ne var ki, Amerika'nın yüzleşmesi gereken geçmiş, Köleler ve Kızılderililerden çok daha yakında duruyor. Daha dünde..
Yıl 1977.. Holly ile Amerika'dayız, tatilde.. Reno'da bir Pazar sabahı pikniğe çıktık. Kayınpeder, kayınvalde.. Bir de komşuları Ermeni asıllı bir Amerikan ailesi.. Dünya tatlısı bir çift.. Adam profesör.. Örtüleri yaydık, sepetleri boşalttık. Neşe içinde yemek yiyoruz. Yanımızdaki küçük transistorlü radyodadan da müzik dinliyoruz. Birden yayın kesildi, araya bir son dakika haberi girdi. Asala büyükelçilerimizden birini daha öldürmüştü.. Ani bir sessizlik oldu. Düşünebiliyor musunuz ortamı? Orada Ermeni asıllı Amerikalılar var. Türk var.. Ermeniler bir Türk'e daha suikast düzenlemiş.. Sessizliği, konuşması gerektiğini düşünen profesör bozdu.. "Bazı fanatik gençlerimiz, 1915'in intikamını almak istiyorlar.." "1915'te ne oldu" dedim.. "Türkler, Ermenileri katlettiler.. 1.5 milyon Ermeni'yi öldürdüler.." "Bakın" dedim.. "Efsanelere kapılmadan mantıklı düşünelim.. Bir defa "1915 şu anda büyükelçileri öldürülen Türkiye Cumhuriyeti'nin değil, Osmanlı'nın tarihi.. Osmanlı, İmparatorluk sınırları içinde her dinden, ırktan, 72 milleti barındırmış. Bunların hiçbirine yönelik katliam iddiası yok.. Hatta Yahudi milletinden gelen, soyları Avrupa'da işkencelerle yok edilirken, Osmanlı'ya göçüp günümüze kadar sağlık ve refah içinde yaşama teşekkürü var. Hiçbir milleti yok etmeyen, işgal ettiği topraklarda yaşayanlara, dil, din özgürlüğü tanıyıp, hatta kendi liderlerini 'Bey' olarak atayan Osmanlı, acaba neden Ermenileri kesmiş olsun?." Baktı, profesör yüzüme.. "Çünkü kesmedi.. Ermeni Soykırımı denen tarihlerde Ermeniler bu ülkenin en önde gelen bürokratik makamlarında oturuyor, kültür ve sanatta en önde gelenler olarak, saygı ve itibar içinde yaşıyorlardı.. Osmanlı'nın en gözde, hem halka, hem saraya en yakın etnik gurubu Ermenilerdi.. Bu günümüzde de böyle.. Ermeniler fevkalade sevilir ve benimsenirler.." Profesör ilgi ile dinliyordu şimdi.. "Bakın" dedim, "1915'te neler olduğunu bir de ben anlatayım. Rus Orduları Doğu sınırımızdan girdiler. Türk kasaba ve köylerini yakarak, yıkarak Anadolu ortalarına, Erzurum'a kadar dayandılar. Bu sırada Doğu Anadolu'da kurulan bazı fanatik milliyetçi Ermeni Çeteleri, Ruslarla işbirliği yaparak Osmanlı ordusunu arkadan vurdu. Vurmakla kalmadı, silahsız, savunmasız Türk köylerini basarak, kadın, çocuk demeden yok etmeye başladı. Osmanlı müdahale etmek zorundaydı. O zamanın imkânları içinde, çetecileri yerel ve masum halktan ayırıp yargılama imkanı yoktu. Bu çeteler, insan gücünü oradaki Ermeni halktan alıyordu. Osmanlı, Ermenileri bu kritik bölgeden alıp, ülkenin Rus tehdidinden uzak bölgesine yerleştirme kararı aldı. Tarihe Ermeni Tehciri olarak geçen olay başladı. Şimdi Avrupa'nın Hasta Adamı denen Osmanlı'nın böylesi büyük bir kitleyi, Anadolu'yu aşırıp, Arabistan'a götürme imkânı nedir, onu düşünürseniz, yolculuğun ne kadar meşakkatli ve sağlıksız olacağı ortaya çıkar. Bir de buna, Rus saldırısı sırasında arkadan vurulan askerin, ocağı söndürülen sivilin intikam duyularını da eklerseniz, çok ama çok tatsız olayların nasıl ortaya çıktığını da tahmin edersiniz.. Ortada, fanatik suikast çetelerinin değil, tarihçilerin çözeceği bir sorun var, açıkça görüyorsunuz. Ancak bu bilimsel araştırmalar ve tartışmalar sonunda, 1915 gerçeğini konuşmak mümkün olabilir.." Ermeni asıllı komşu ilgi ile dinlemeye devam ediyordu.. "Şimdi size, 1915'in hasta adamı Osmanlı'nın değil, 1942'nin dünyanın en gelişmiş, en demokrat ülkesi Amerika'dan örnek vereceğim.. İkinci Dünya Savaşı'nda, bir Japon-Amerikan savaşı kaçılmaz olarak ufukta belirince, Amerika Birleşik Devletleri aldığı bir kararla California'da yaşayan Japon asıllı kendi vatandaşlarını, aileleri ile birlikte, kadın, çoluk, çocuk topladı ve Amerika'nın ortasında hazırladığı kamplara sürdü. Gerekçe.. Japonlar Pasifik Okyanusu'nu aşıp, California'ya çıkarma yaparsa, burada yaşayan Japon asıllılar, Amerikan Ordusu'nu arkadan vurabilirler.. Daha ortada savaş yokken.. Bu savaşta Japonya'nın koskoca okyanusu geçip Amerika'yı işgali hayalden de öteyken, Amerika sınırları içinde, kendi vatandaşlarına önlem alıyor da, Rus Ordusu Türkiye sınırlarına fiilen girmiş, işgale başlamış ve fanatik Ermeni Çetelerinin desteğini hem de nasıl almışken, Osmanlı'nın aldığı önleme ayni Amerika nasıl karşı çıkıyor?. Tabii, zengin, uygar, gelişmiş, demokrat Amerika'nın insan haklarının doruğa tırmandığı 1942'de gerçekleştirdiği sürgün ile, hasta adam, taşıyacak at arabası bile olmayan çökme devrindeki Osmanlı'nın 1915'teki sürgünü arasında üslup farkı olacak.. Ama esasta tıpkısının aynisi değil mi, iki eylem?." Ermeni asıllı hoca tekrar konuştu.. "İşin aslı şu Hıncal Bey.. Biz Ermeniler, dünyaya yayılmış, ama gittikleri ülkelerde kolayca kaybolmuş bir milletiz. Hemen gittiğimiz ülkenin dilini benimser, onların isimlerini alır, onlar gibi yaşamaya başlarız. Çoğu ülkede Ermeni "Ben Ermeniyim" demezse bilinmez bile.. Bu eğilim sona ererse, dünyanın en eski milletlerinden biri yok olacak. Bunu gören bazı Ermeni gençler, etnik kimliklerine sahip çıkma, onu tanıtma ve yaşatma gereğine inandılar ve harekete geçtiler.. Dağılmış, çevreye uymuş, yani asimile olmuş insanları bir araya getirmenin yolu ortak bir hedef göstermektedir. Etrafında birleşilen en etkili hedef de, tarih boyu görülmüştür ki, 'Ortak düşman'dır. Asala gibi gurupları kuran gençler Ortak Düşman olarak Türkiye'yi seçtiler. Çünkü ortada, karanlıkta da kalsa, tam da bilinmese, öfke ve nefretin kolayca oluşturulabileceği bir 1915 vardı. Mesele budur!.." 1977'de bir Ermeni ve bir Türk bu noktada buluşmuştuk, işte.. 1942, California'da yaşayan Japon asıllı Amerikan vatandaşlarının, kendi devletleri tarafından sürgün edilmeleri gerçeğiydi bizi buluşturan.. Bu sürgünü kimse hatırlamıyor. Amerikalılar utanç içinde unutmak istiyorlar. Biz kullanmayı bilmiyoruz. İşte Dışişleri Bakanımız Amerika'da.. Amerikan Kongresi Soykırım Tasarısını ele alıyor.. Biz Amerikalıları ikna etmeye çalışıyoruz. Ama 1942'yi hatırlatmak kimsenin aklına gelmiyor. Belki de bilmiyorlar bile.. Bu nasıl diplomasidir peki?.
|