|
|
|
|
|
|
|
Töre cinayeti İsveç filmine de konu oldu
Berlin Film Şenliği'ne katılan İsveç yapımı "Karanlık Basınca" filmi, ailesi tarafından namus uğruna bir otobana itilip ölüme terk edilen bir Arap kızın hikâyesini anlatıyor.
Edith Piaf'ın acıklı yaşam öyküsünü anlatan 'La Vie en Rose- Pembe Hayat' adlı filmle parlak biçimde açılan Berlin şenliği, ikinci gün gösterilen bir İsveç filmiyle sarsıldı. Yarışmalı bölümde olmadığı için ödüllerde adı geçmeyecek, ama emim ki tüm dünyayı dolaşarak insanları etkileyecek bir film. 'When Darkness Falls-Karanlık Basınca' adlı film, Türkiye'de de gündemden düşmeyen ve pek çok acı örnekle sıksık karşımıza çıkan bir sorunu, töre cinayetlerini işliyor. Film çağdaş İsveç toplumunda yaşanan ve ikisi kadın üç kişinin ana kahramanları olduğu üç hikayeyi iç içe anlatıyor. Biri çok başarılı, ama sürekli hasta ruhlu kocasından dayak yiyen bir TV yapımcısı. Diğeri, ailesinin namus konusundaki sert tavrından dolayı büyük bir dram yaşayan Leyla. Bir diğeriyse, sahibi olduğu barı bir gurup gangstere karşı korumaya çalışan Aram.
İHBAR EDENE DE İNFAZ... İsimlerden de anlaşıldığı gibi, yönetmen ikisi azınlık mensubu (bir Müslüman ve bir Ermeni), diğeriyse tipik İsveçli olan üç çevreyi ele alıyor. Ama bu çevrelerdeki şiddet, mutsuzluk ve özellikle kadının konumu değişmiyor. O hep ezilen, dövülen, işkence gören zayıf cins, erkeğinelinde sanki bir oyuncak. Ama en acıklı hikâye, kuşkusuz Arap-Müslüman aileninki. Büyük kızları Nina hayatını istediği gibi yaşadığı için, aile onu öldürmekten başka çare bulamıyor. İsveç gibi bir hoşgörü toplumunda yaşamaları bile bu acı sonucu değiştirmiyor. Ve genç kadın, sinemada gördüğüm en unutulmaz sahnelerden biriyle, kalabalık bir otoyola çıkıp ezilmeye zorlanıyor. Bu drama bizzat şahit olan küçük kız Leyla ise dengesini yitiriyor, ama sonunda olayları polise haber vermeye kalkışınca, artık bir büyük katiller çetesine dönüşmüş olan aile, onu da öldürmeyi kararlaştırıyor.
FİLM EN ETKİLİ SİLAH OLABİLİR Buna tek engel, belki de ailenin önce geleneklere boyun eğen, ama sonra isyan eden erkek çocukları olacaktır. Ve geleceği ancak o genç kuşaklar kurtaracaktır. Namus cinayetlerini ve töre facialarını yakından tanıyan ülkemizde, bu film kuşkusuz gösterilecek. Ve hepimizi etkileyecek. Bu olayı sinemada ilk kez böylesine güçlü biçimde ele alan bu İsveç filmi ise, belki bu tür olaylara karşı evrensel mücadelenin hatırı sayılır araçlarından biri haline gelecek. Çünkü bazen bir film, en etkili silah olabiliyor.
ATİLLA DORSAY BERLİN
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|