| |
|
|
Türklerin zekâsı gelişiyor
Sağdan soldan gelen bilgiler doğru muydu? Gerçekten de Türkiye Satranç Federasyonu, 1000 gencin katıldığı turnuvalar mı düzenliyordu? Bu sorunun cevabı öğrenmek için cuma günü Antalya'ya gittim. Öğle saatlerinde, ' 2007 Türkiye Yaş Grupları' şampiyonasının yapıldığı Kemer'deki Otel Limra'nın kapısından girdiğimle bir karnaval havasıyla karşılaştım. Dışarıda yağmur bardaktan boşanırcasına yağarken, Limra turistik otel olmaktan çıkmış, bir satranç oteli haline gelmişti. Lobi ve diğer tüm oturma alanlarında manzara aynıydı: Elleri neredeyse hamle yaptıkları taşlarından daha küçük olan kızlı erkekli çocuklar, buldukları her boş sehpanın ya da masanın üstünde satranç oynuyordu. Anne ve babalar ise ya onları merak ve gururla izliyor ya da kendi aralarında muhabbet ediyordu. Tabii bu bir turnuva değil, karşılaşmalar arasındaki boşlukta oluşan görüntüydü. 28 Ocak'ta başlayıp dün sonuçlanan turnuvaya 39 ilden 357'si kız, 865'i erkek toplam 1222 oyuncu (artık onlara ' sporcu' demeliyiz) katılmıştı. Velileri, antrenörleri, hakemleri ve federasyon yöneticilerini de dahil ettiğinizde mevcut 2000 kişinin üstüne çıkıyordu. Derken turnuva saati geldi çattı. ' 6 yaş altı'dan ' 18 yaş altı'na toplam 12 kategoride gençler devasa iki salonda bir araya geldi. Minikler hamle yaptıktan sonra yerlerinde durmazken, daha büyükler dikkat ve ciddiyetle 64 karelik tahtanın başında kafa patlatıyordu. Gerçekten olağanüstü bir görüntüydü: Türkiye satranç oynuyordu! Satranç Federasyonu 165 bin lisanslı sporcusu ile bu kategoride Türkiye'nin en büyüklerinden... Peki bu başarı nasıl sağlandı? Gelin size bunun öyküsünü kısaca anlatayım. Federasyon Başkanı Ali Nihat Yazıcı, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in kapısını çalıyor ve ona satrancın ne kadar önemli bir spor olduğunu; hem zekayı geliştirdiğini, hem de gençleri uyuşturucu ya da çeteleşme gibi bataklıklardan uzak tuttuğunu gösteren bilimsel araştırmaları veriyor. Talebi şu: " Gelin satrancı okullarda seçmeli ders olarak okutalım ." Daha önce benzeri başvuruları hüsranla sonuçlanan Yazıcı fazla bir umudu olmadan beklerken... 10 gün sonra Çelik'ten mutlu haber geliyor: "Projenizi hazırlayın; başlıyoruz." Önce 25 bin öğretmene satranç dersi veriliyor. O hocalar öğrencilere satrancın temel ilkelerini öğretiyor. Bu basit girişim sayesinde binlerce çocuk satranç oynamaya başlıyor. Yıllar içinde sayı artarken, yetenekli çocuklara özel ilgi gösteriliyor. Derken durumu fark eden İş Bankası gayet ' hayırlı' ve ' akıllıca' bir iş yaparak Federasyon'un kapısını çalıyor: " Biz size sponsor olalım ." Niye ' hayırlı'? Çünkü bankanın maddi desteği sayesinde büyük turnuvalar düzenleniyor ya da mesela satranç takımı olamayan fakir bölgelerin okullarına yardımlar yapılıyor. Niye ' akıllıca'? Çünkü velilerin ve çocukların zihnine İş Bankası olumlu bir imaj olarak yerleşiyor. Böylece bundan 7 yıl önce 5 bin olan lisanslı sporcu sayısı 165 bine ulaşıyor. Sadece 3 olan ' Uluslararası Usta' sayımız şu anda 12'ye ulaşmış durumda. Anlatacak sürüyle ilginç olay ve başarı öyküsü var. Ancak fark ettiğimde müthiş gıpta duyduğum iki noktaya değinmek istiyorum: 1) Ben bu çocukların yaşındayken satrancı iyi oynardım ama sadece ' hamle' düzeyinde... ' Açılış' ve ' strateji' gibi çok önemli ilkeleri bilmezdim. 2) 'Bizim zamanımızda' kız satranççı yok denecek kadar azdı. Günümüzün gençleri ise çok ileride: Oyuncuların üçte biri kız. Ve tüm oyuncular, en küçükleri dahil, gelişigüzel oynamıyor, açılış ve stratejileri öğrenmiş durumda. Bir hayal gerçek oldu!
|