Süren-Canaydın ve Şeytanın Avukatı
Galatasaray eski Başkanı Sayın Faruk Süren medyaya verdiği her röportajda mevcut Başkan Özhan Canaydın'ı yerin dibine sokuyor. Süren, son röportajında vizyonsuzlukla suçladığı Canaydın için, "Mahalli düşünüyor. İçeride daha çok lise kardeşliğine dayalı bir örgütlenmesi var. Seçimi kazanmasında da bu örgütlenme etkili oldu" yorumunu yapıyor. Galatasaray tarihine, döneminde elde edilen dev sportif başarılarla adını altın harflerle yazdıran Sayın Süren'e, Galatasaray Başkanı'nı sürekli, "Vizyonsuz" şeklinde eleştirmek yakışmıyor. Arşivlere uzanıp, Galatasaray'ın yakın tarihine baktığımızda hiçbir başkanın başka bir başkan için bu kadar ağır laflar ettiğini göremeyiz. Bu davranış Galatasaray terbiyesinin bir kuralıdır. Özhan Canaydın'ın başkan seçilmesini mektepli oyların gücüne bağlayan Süren, Galatasaray Başkanı seçilirken, eleştirdiği Canaydın'ın sağladığı mektepli oyları unutmuş olamaz. Dünyanın en zeki insanlarından biri olarak kabul ettiğim Süren, Canaydın'ı yeni tanımış da olamaz. Sayın Faruk Süren bir filozofun söylediği, "İnsanlar kendilerinin kullanılmasına izin veriyorlarsa mutlaka o işte kendi menfaatleri vardır" sözünü unutmamalıdır. O günlerde kullanılan Sayın Süren midir? Yoksa Sayın Canaydın mıdır? Bugün Özhan Canaydın'ı "Vizyonsuz" olmakla suçlayan Süren'in, o günkü yönetiminin yıldızı aynı Özhan Canaydın değil miydi? Sayın Süren'in başkan seçilmesinde Canaydın'ın büyük payı yok muydu? İşin ilginç yönü o günlerde Süren'i yere göğe sığdıramayan da Sayın Canaydın değil miydi?
KİM KİMİ ALDATTI? Bugün ne oldu da eski dostların arasına kara kedi girdi; Süren bazı gerçekleri bugün mü fark etti? Bu pencereden baktığımızda ortada bir aldatmacanın olduğu aşikardır. Ancak o günlerde Sayın Süren mi Canaydın'ı aldatmıştır; yoksa Sayın Canaydın mı Süren'i? Oysa Süren'in başkanlık döneminde yapılan 17 tane genel kurulda yanlış veya doğru alınan kararların kongreden geçmesi için Canaydın bütün gücünü kullanmıştır. Hatta Canaydın, Süren'e inanmayan birçok kongre üyesi üzerinde dostluklarını ve kardeşliklerini kullanarak olumsuz düşünenleri ikna etmiştir. Bugün Canaydın'ı "Vizyonsuz" olmakla suçlayan "Vizyonlu" Süren o günlerde Galatasaray TV'nin kurulması için kendisine teklif edilen 110 milyon dolarlık teklifi, "Ben kurarım. 150 milyon dolara pazarlarım" diyerek reddetmiştir. Bu teklif yapıldığında Galatasaray'ın nakit borcu 60 milyon dolardı. Süren teklifi kabul etseydi Galatasaray'ın kasasına 50 milyon dolar nakit para girecekti. Yine filozofların deyimiyle dünyada iki tip insan vardır: 1-Gördüklerini yapan. 2-Hayal ettiklerini gerçekleştirmeye çalışan. Bu iki sözü masaya yatırırsak; Sayın Canaydın, daha realist bir yaklaşımla, edindiği Galatasaray tecrübesi doğrultusunda Galatasaray'ı içinde bulunduğu gerçeklerle yönetmeye çalışmaktadır. Sayın Süren başkanlık döneminde Galatasaray'ı hayallerini gerçekleştirmek üzere yönetmiştir. Peki hangisi doğrudur? Bir işi yaratmak, geliştirmek büyük vizyon ister. Süren'in tercih ettiği yol zorlu bir yoldu. Bir gerçek varki; Süren döneminde 4 yıl üst üste şampiyonluk yaşandı, Türkiye bir daha görür mü bilemem, UEFA Kupası ve Süper Kupa kazanıldı. Süren bu hayalleri gerçekleştirirken harcanan paraların kulüp kasasına nasıl geri döneceğini hiç düşünmedi. Dünyada bu tür başarıları paraya ve gelire tahvil edemeyen tek yönetim Faruk Süren yönetimidir. Süren'in bir büyük hatası da başarının kaymağını yedikten sonra yönetimi terk etmesidir. Süren hayallere bile sığmayan başarılara imza atmıştır ama bedelini sonraki yönetimlerin sırtına yüklemiştir. Yani başarının bedelini kendi hanesine yazdırmış, bedelini ödemeyi Galatasaray'a yıkmıştır. Kaldi ki Süren'in, "Bana 'Ayrıl' dediler. İçten vurdular" açıklaması bana pek inandırıcı gelmiyor. Böyle büyük başarılara imza atan başkana kim "Git" diyebilir.
İKİSİ DE SORUMLU Galatasaray'ın yıllardır içinde bulunduğu ekonomik zorlukların eseri Sayın Süren yönetiminin eseridir. Diyebiliriz ki; Süren yönetiminin ilk iki yılında Canaydın yok muydu? Vardı... Ancak Canaydın yönetim tecrübesizliği yüzünden bugün ödemek zorunda kaldığı bedelin ağırlığını fark edemedi. Ve başkan olduğunda kendisinin ödeyeceğini de hiç hesap edemedi. Fark ettiğinde Süren'in ikinci yönetiminde yer almadı ama iş işten geçmişti. Maalesef bugün Özhan Canaydın bu gerçekleri bilmesine rağmen itiraf edememektedir. Geçmişte Süren'i başkan seçtirmenin bedelini hem camiaya hem de en yakınlarına ağır ödemektedir. Bir başka gözlükle bakarsak Galatasaray'ın bugün içinde bulunduğu durum Süren ve Canaydın'ın müşterek sorumluluğudur. SürenCanaydın ikilisinin ilişkilerini Al Pacino'nun başrolünü oynadığı, "Şeytanın Avukatı" adlı film çok iyi anlatır.
|