Bir Ermeni
Çok yakından bilmeseniz bile tanıdığınız, ortak paydalarınız olan, iyi kötü aranızda bir hukuk oluşturduğunuz, sevdiğiniz, daha da önemlisi saydığınız, sapına kadar mert bir insan, üstelik daha iki gece önce birlikte hoş vakit geçirmişseniz, kalleşçe öldürülürse ne hissedersiniz? Cinayet haberi önce sert bir şok sonra da narkoz etkisi yaptı. Ne hissedeceğini, ne düşüneceğini bilemediği halleri vardır insanın, onlardan. Narkozun etkisi geçtikçe acı, beynin kıvrımlarından yüreğinize doğru incecik, zehir gibi akıyor. Keşke şunları da yapsaydık, keşke bunları da söyleseydim diye içimden geçirdim. Hele o son geceki, geriye dönüp baktığımda ne kadar bezgin olduğunu daha iyi anladığım hali üzerine de konuşsaydık istedim. Hrant Dink hiç kuşkusuz sıra dışı bir insandı. Kendisini öldürenin ve onun ölmesi için çaba gösterenlerin hiç birinde olmayan dozda dürüst, samimi ve mertti. Birbirinden nefret eden iki dünyanın, Ermeni diasporasının azılılarıyla, Türkiye'deki gözünü kan bürümüş ırkçıların onu sevmeme ortak paydasında buluşmalarından da anlaşılabileceği gibi. Türkiye gibi özellikle güç karşısında insanları kolayca eğilip büküldüğü bir yerde, yetimhaneden çıkıp, bir gazete kurup, aklından geçeni ve inandığını yalnızca vicdanının süzgecinden geçirerek söylemek, kıvırtmadan durabilmek herkesin harcı değildi.
Türkiye aşığıydı Bu toprağın bir insanı, bu ülke insanının da sevdalısı Malatyalı bir Ermeni, kendi halkının binlerce yıllık tarihine sahip çıkıp, bu topraklara aidiyetini vurgulayıp şimdilerde bura insanlarına saldıran soydaşlarına da defalarca kafa tutmuştu. Böylesi bir insana devleti 20 yıl pasaport vermemiş, devletin mahkemelerinde linç edilme tehlikesi atlatmıştı. Agahta Christie'nin Şark Ekspresinde Cinayet adlı romanında katil tüm kahramanlardır. Bu cinayetin de tetikçisi her kimse, faili tek değil. Türkiye vatandaşlarına gayrimüslim oldukları için yabancı diyebilen Yargıtay'ın, kendi başsavcısının uyarılarına rağmen Hrant'ı Türklüğe hakaretten mahkum eden kararı onaylayan üyeleri rahat uyuyabilirler mi? Ya da ortaokullu bir öğrencinin doğru anlayabileceği bir metinden, cımbızla çekilen bir cümleyi bilirkişi raporuna rağmen Türklüğe hakaret kapsamında cezaya neden olarak gören yargıç?
Öfke ile hüzün birarada Bunlar aklınıza gelmeye başladıkça, acı içini yakmaya devam etse de giderek öfke ve hüzün karışımı bir duygunun etkisi altına giriyor insan. Bu kadar değerli, mert bir insanına sahip çıkamayan daha doğrusu hep böyle insanlarını kurban eden bir ülkenin halini düşünüp hüzünleniyorsunuz. Sonra ortak sorumluların beyanlarını duyduğunuzda hüznünüze öfke de bulaşıyor. Başbakan Hrant Dink'in öldürülmesinden şahsen çok üzüntü duymuştur. Ancak o zaman da ifade özgürlüğünü bu kadar önemsiyorsa geçen sene 301 konusunda neden bir şey yapmadığını, bir vatandaşı neredeyse linç edilirken ses çıkarmadığını, seçim uğruna başını alıp giden çılgın milliyetçiliğe çanak tuttuğunu hatırlatma hakkına da sahip olursunuz. Bu cinayetin işlenmesinden, önlenememesinden kim sorumludur sorusu bu cinayetin zamanlamasını "manidar" bulmaktan daha önce gelmelidir insanın aklına. İçindeki faşizan Baasçı damarı giderek kabaran CHP'den ve onun yöneticilerinden bir şey beklemek ise zaten züldür. Giden gelmeyecektir ama bari bu cinayet, bu ülkedeki cinnet koşusunu durdurmaya yarasa diye bir umut da filizleniyor çaresiz. Ancak o zaman Hrant'ın cennetmekan ruhu da huzur bulacaktır herhalde. Büyük sevdası Rakel hanım'ın ve çocuklarının başı sağolsun. Sizin de.
|