| |
|
|
Yine mi dokunulmayacak?
Ha bugün, ha yarın derken zaman akıp geçti. Bir buçuk aydır yazmayı düşündüğüm konu, döndü dolaştı maalesef Hrant Dink cinayetine bağlandı. Ne kadar acı! Evet, bir buçuk ay önce, tam olarak 4 Aralık 2006'da, Mehmet Barlas bizi 19 yıl önceki bir olaya götürdü. Tarih: 18 Haziran 1988. Ankara'da, Anavatan Partisi'nin kongresi yapılmakta... Başbakan ve ANAP lideri Turgut Özal, kürsüde konuşurken, Kartal Demirağ adlı suikastçı iki el ateş ediyor. Ancak Özal'ı sadece parmağından vurabiliyor. Korumalar hemen silahlarını çekiyor. Demirağ üç yerinden vurulmuş, hafif yaralı olarak yakalanıyor. Olay özel olarak inceleniyor. Çok önemli ipuçlarına ulaşılıyor. Ancak daha sonra Özal dosyayı kapattırıyor. Sadece Demirağ ceza alıyor. "Turgut Özal'ın Anıları"nı (Sabah Kitapları) kaleme alırken Barlas soruyor: "Suikast dosyasını neden kapattırdınız? Ulaşılan bilgileri ve bağlantılı isimleri neden kamuoyuna açıklamadınız?" Özal şu cevabı veriyor: "Ben bu ülkeye hizmet etmek, reformlar yapmak ve büyük değişimi gerçekleştirmek için başbakan oldum. Eğer suikastın arkasındaki isimleri açıklasaydım, iktidar dönemim bir icraatın değil, polis-adliye haberlerinin dönemi olurdu. Ülkenin önemli kurumları tartışma odağına gelirdi. Ben bu tercihi yapıp suikast dosyasını kapattım." Mehmet Barlas, Özal'ın bu tercihini, doğru buluyor ve 'büyük akıl' olarak niteliyor. Bu değerlendirmeye kesinlikle katılmıyorum ve tam tersini düşünüyorum: Eğer Barlas'a verdiği cevapta samimiyse... Suikastı organize eden kişileri, yani asıl suçluları ortaya çıkartacak güce sahip olmasına rağmen olayı aydınlatmadıysa... Özal hata yapmıştır! Türkiye muz cumhuriyeti mi? Birileri Başbakana suikast düzenleyecek... Ama sen, "Ülkenin önemli kurumları tartışma odağına gelir" kaygısıyla, soruşturmaya son vereceksin. Olacak iş mi? Kurumlar zarar marar görmezdi. Olsa olsa, söz konusu kurumların bazı yöneticileri cezalandırılırdı. Başbakan Özal suç zincirini sonuna kadar takip etme cesaretini göstermediği için o karanlık odaklar cesaret buluyor işte... "Nasıl olsa bize dokunamazlar" rahatlığı içindeler. "Gazeteci, siyasetçi, işadamı nedir ki... Biz bunların başbakanına dahi suikast düzenledik; yine de üstümüze gelemediler" diyorlar. Hrant Dink suikastının, 'ifade özgürlüğüne tahammül edemeyenlerle' filan alakası yok. Katil yakalandığında ne söylerse söylesin, cinayet gerekçesi olarak neyi öne sürerse sürsün, yok! Arşive baktım: Cumhurbaşkanlığı seçimine giden sürecin gayet sancılı geçeceğini, kötü şeyler olabileceğini ilk kez Nisan 2005'te yazmışım. "Yabancı gizli servislerin operasyonu" ya da "Bu kurşun Türkiye'ye sıkılmıştır" diyerek kendimizi avutmayalım. Çünkü "Hrant Dink'e suikast" fikri 'dışarıdan' gelse dahi, planlayan ve uygulayan, cinayetle birlikte oluşan ortamdan siyasi çıkarı olan 'içeridekiler'!
|