Kırmızı sınırı aşmak...
Kuzey Irak ve beraberinde Kerkük konusunda Ankara'nın yeniden uyanışı geçen hafta Başbakan Tayyip Erdoğan'ın partisinin Meclis Grup konuşması ile başladı. Aslında Erdoğan'ın çıkışı, ABD Başkanı Bush'un yeni Irak planını açıklamasından önce Washington'a gönderilmiş bir mesaj niteliğindeydi. Washington beklenen duyarlılığı göstermedi. Aksine, alt düzeyden farklı bir üslupla Ankara'ya yanıtını gönderdi. Önce ABD Savunma Bakanı Robert Gates, "ABD Irak'tan çıkarsa aralarında Türkiye'nin de bulunduğu bazı ülkelerin Irak'a ilgisinin artacağını" söyledi. Ardından ABD'nin Bağdat Büyükelçisi Halilzad'ın açıklaması geldi. Halilzad, Başbakan Erdoğan'ın uyarılarının "ciddiye alınacak boyutta olmadığını" ima etti. Sonunda Türkiye ile ABD'nin Irak konusunda "birbirine peşrev çekmesi" gibi bir görüntü ortaya çıktı. Gelişmelerden cesaret alan Kürt liderler de dün, "Kerkük Kürtlerindir, her türlü hakkımız vardır" diyerek Türkiye'ye karşı duruşunu bir kez daha gösterdi.
"Ağlama, yap..." Türkiye'deki iç siyaset de sessiz kalmadı; CHP lideri Deniz Baykal "Kuzey Irak'a asker gönderilmesi kararının bir an önce Meclis'ten çıkarılmasını" istedi. Baykal, dünkü sohbetimizde Irak sınırının güneyine asker gönderilmesi gerektiği yönündeki görüşünü savunup ekledi: "PKK ve Kerkük konusunda sürekli temenniye dayalı politika üretiyoruz. Bu böyle gitmez. Sınırda bekleyen 240 bin askerimiz var. Sınırın güneyine indireceğimiz askerin orada olmasını savaşması için istemiyoruz. Eğer bir tezgah kuruluyorsa bunu bozmak için orada olmasını istiyoruz." Baykal'ın önerisi bununla da sınırlı kalmadı. Habur Sınır Kapısı'nın kapatılıp, Ovaköy Kapısı'nın açılmasını da istedi ve hükümete tepkisini şöyle koydu: "Eğer bir şey yapamayacaksan konuşma, ağzını açma. Hem konuşup hem de ağlama, gereği neyse onu yap."
"Ciddi bulmuyorum" Anavatan Partisi lideri Erkan Mumcu'nun konuya yaklaşımı ise farklı oldu. Mumcu dünkü sohbetimizde, "Hem iktidar, hem de ana muhalefet CHP'nin yaklaşımını ciddi bulmuyorum" dedi. Mumcu, asker gönderme kararı öncesi ekonomik izolasyonun gösterilmesi gerektiğini belirterek, Baykal ile aynı öneriyi getirdi: "Habur'u hemen kapatalım, Ovaköy'ü açalım." Hükümet açısından duruma bakıldığında ise hemen Irak'ın güneyine asker gönderme gibi bir kararın alınmasına şu aşamada sıcak değil. Hükümetin uyarısı daha çok K.Iraklı Kürt liderlere dönük: "Yarın ABD ve koalisyon güçleri buradan gider; sen ve ben baş başa kalırız. Bunun hesabını bugünden yap."
Güç neyi çözer? Peki, sınır ötesine asker gönderme sorunun çözümüne çare olabilir mi? Konunun askeri uzmanına göre çözülemez; nedeni de açık: "Silahlı güçle ancak silahlı bir gücü çözersiniz. Bu da sorunun bütününün çözümü anlamına gelmez. Ayrıca Türkiye'nin, stratejik ortağı ABD'ye sanırım rest çekecek durumu yok." Görülüyor ki sorunun çözümü konusunda Ankara ortak bir model üretebilmiş değil. Meclis'teki genel görüşmede umarız bulunur. Ankara meseleye "Türkmenlerin hamisi olarak egemenlik hakkım var" yaklaşımını gösterirken, "Kerkük'te insan hakları ihlali yapıldığı" tezini ikinci plana bırakmış bir görüntü veriyor. Kuzey Irak'taki Kürtlerin de akrabası olduğu gerçeğini göstermekten uzak duruyor. Bu da Türkiye'nin bölgede ve tezlerinde yalnızlaşmasına; dolayısıyla da kırmızı sınırı geçememesine neden oluyor.
|