|
|
2007'nin kilidi yabancıda ve Erdoğan'da
Ekonominin ve finansal piyasaların genel yönünü 2006'da olduğu gibi, 2007 yılında iki ana faktör belirlemeye aday. Aslında geçen yıla girerken de aynı başlığı kullandık: "2006'nın kaderi yabancıya ve Erdoğan'a bağlı" diye. Yabancılar mart ayında Türkiye piyasalarından çıkmaya başladılar. Üzerine Merkez Bankası'na başkan atama sürecinin kötü yönetilmesi bindi ve mayıs-haziran dalgalanmasını yaşadık. Türkiye'den 4.1 milyar dolar para çıkışı faizleri yükseltmeye, kuru artırmaya ve büyümeyi düşürmeye yetti. Başbakan sadece atama süreciyle değil, aynı zamanda genel seçimleri öne almayarak bir anlamda 2006'da kader tayin edici oldu. Cumhurbaşkanlığı seçimine bağlı olarak siyasetin stresi giderek arttı. Erdoğan seçimi zamanına bırakarak da 2007 yılını çifte seçimli ve çifte riskli bir yıl haline getirdi.
Hükümetin tutumu 2007 yılının olası riskleri ve avantajları bitişikte yer alıyor. Olası riskler aynı zamanda iyi yönetilirse avantaja da dönüşebilir. Bunu yapacak olan da hükümettir. 4 yılı aşkın iktidar süresinde bazı riskleri iyi yönettiğinin örneklerini verdi bu hükümet ve başbakan. Ekonomide tehlike sınırına yaklaştığında durmasını bildi. Ancak aynı hükümet ve aynı başbakan Merkez Bankası atamasında görüldüğü gibi, bindiği dalı kestiği de oldu. İki yönlü davranış tarzı, 2007 yılında cumhurbaşkanlığı seçimini belirsizliklere, risklere ve gerginliklere açık hale getiriyor. Genel seçimler de bir ölçüde cumhurbaşkanlığı seçimine bağlı. Hükümetin ve hükümetin karşısında yer alanların buradaki tutumu genel seçimlere de etki yapabilir.
Yabancıların tutumu Yurtiçinde cumhurbaşkanlığı seçimine bağlı gerilim ortamı ve devamında genel seçim belirsizliği döneminde, eğer yurtdışı piyasalarda bir kötüleşme meydana gelmezse, Türkiye 2007 yılını az hasarlı atlatabilir. Burada kilit rol Başbakan Erdoğan'ın olduğu kadar, son yıllarda Türkiye piyasalarına ve ekonomisine yön verir duruma gelen yabancılara ait. Başbakan'ın Çankaya'ya çıkmasına yabancılar tepki göstermezlerse, yerlilerden gelebilecek satışların yıkıcı etkisi törpülenebilir. Bono piyasasının üçte biri, hisse senedi piyasasının üçte ikisi yabancılara ait. Yabancılar doğrudan yatırımlarla da hem döviz piyasasında hem genel ekonomik atmosfer üzerinde iyimserlik yaratabiliyorlar. Bunu yaparken de Türkiye'nin en önemli ekonomik riski haline gelen cari işlemler açığınının önemli bölümünü kalıcı şekilde finanse ediyorlar. Dolayısıyla mevcut durumun sürmesini sağlıyorlar. Bu açıdan bakılınca Türkiye ekonomisinin durumu ve finansal piyasalarının seyri her zamankinden daha çok 2007'de yabancıların durumuna, davranışına, dış etkilere açık olacak. Eğer yabancılar da Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığına sert tepki verirlerse, bu cari açık ve genel seçim belirsizliği ile birleşerek yıkıcı sonuçlar doğurabilir.
Erdoğan'ın tutumu Tabiki, Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığa aday olmayarak ve adayı uzlaşı ile belirleyerek böylesi gelişmelere meydan vermemesi de mümkün. Bu durumda ekonomide ve finansal piyasalarda 2005 ve 2006'nın devamını yaşayabilir. Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı tutumu belli olduktan sonra finansal piyasalarda ve reel ekonomide yeni pozisyonlar alınabilir. Cumhurbaşkanlığı seçiminin kalıcı bir soruna dönüşmeden atlatılması ve genel seçimlerde tek başına iktidarın ortaya çıkması halinde ortaya konulacak yeni program, iyileşmenin devamında belirleyici olabilir. Sorunlu bir cumhurbaşkanlığı seçimini koalisyona yol açan bir genel seçim izlerse, tersi gelişmeler söz konusu olabilir. Bu açıdan 2007 tam bıçak sırtı bir gidişe dönüşmeye ve önemli kırılganlıklara yol açmaya da aday görünüyor.
Sonuç "Che sera sera... Ne olacaksa olur" Marlowe
|