| |
Rakamların dili
Haberi okuyunca, "Vay canına, devlet kurumlarına karşı güvensizlik orada da başlamış" diye düşünmekten kendimizi alamadık. Orası? Fransa. Olay da şöyle: Çalışma Bakanlığı bugün aylık istihdam istatistiklerini açıklayacak. "İşsizliğin Öbür Rakamları" adlı sivil toplum girişimi dün Fransız halkına "Sakın bakanlığın rakamlarına inanmayın" çağrısı yaptı. İddialarına göre, Eylül ayı verilerinde 2 milyon 172 bin olarak belirtilen işsiz sayısı yeni istatistikte de aşağıyukarı aynı düzeyde çıkacak. Oysa Fransa'da gerçek işsiz sayısı 4.5 milyona yakın. Dedikleri şu: Ulusal İstihdam Ajansı (Türk İş Kurumu'nun Fransa versiyonu) işsiz sayısında "Çalışmayan ama hemen iş bulabilecek ve süresiz olarak tam gün çalışmaya hazır" kişileri esas alıyor. Bu durumda, "Mevsimlik iş arayanlar, yarım günlük iş isteyenler, hemen iş bulamayacaklar, hastalık nedeniyle iş aramaya ara verenler, kısmen çalışan ancak düzenli ve istikrarlı iş talep edenler, umutlarını kestikleri için iş aramaktan vazgeçenler hesaba katılmamış oluyor!" Bu sivil girişimin öncüleri, sadece iş hayatının değil, istatistiklerin de dışına çıkarılan bu gruptakileri "Görünmeyen işsizler" diye niteliyor ve sayılarının 2 milyon 276 bin kişiyi geçtiğini söylüyorlar. Konu önemli; çünkü önümüzdeki yıl yapılacak cumhurbaşkanlığı seçiminde oy tercihlerini etkileyecek faktörlerin başında adayların işsizlik ve yoksulluk sorunlarına çözüm önerileri geliyor.
Bu kadar benzerlik olur Rakamlara varıncaya kadar Türkiye'deki tartışmaların birebir benzeri. Biliyorsunuz, bizde de TÜİK'in (Türkiye İstatistik Kurumu) işsizlik rakamları kıyameti koparıyor. Bir kısım iktisatçılar ve sendikacılar (tabii muhalefet sözcüleri de) verilerin gerçeği yansıtmadığını öne sürüyorlar. Örneğin TÜİK'in 2 milyon 341 bin kişi bulduğu son işsiz sayısı, bu çevrelerin hesaplarına göre gerçekte 4 milyon 460 bin kişiye ulaşıyor. Onlar da, tıpkı Fransa'daki sivil girişim gibi, "İş bulmaktan umudunu kesenlerin, mevsimlik ve kısa süreli çalışanların, işsiz olduğu halde iş aramayanların" hesaba katılmadığını savunuyorlar. Yine biliyorsunuz, TÜİK'in sadece işgücü değil, milli gelir, gelir dağılımı ve enflasyon istatistikleri de özellikle son dönemde yoğun eleştiriliyor, hatta kuşkuyla karşılanıyor. Fransa'da da öyle. Tek fark, bu tartışmalarda yetkililerin yaklaşımı. Başbakan Erdoğan kuşkuculara "TÜİK bir açıklama yapacak, hafife alacaksın. O zaman demek ki, hafifin ta kendisi sensin" diye yüklenmişti. Fransa Çalışma Bakanı JeanLouis Borloo dün iddialara iki kelimelik utangaçbir yanıt verdi: "Yorum yok!" Dahası örneğin enflasyon istatistiklerini solun cumhurbaşkanı adayı Segolene Royal "Hayat pahalılığıyla ilgili resmi yalanlar" diye eleştiriyor, sağın en güçlü aday adayı ve İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy ise "Tüketiciler resmi verilerden daha uyanık" diyor. Fransız iktisatçılar ise bu durumu sakıncalı buluyor, verilerde uzlaşma olmazsa adayların tartışmalarında sağlıklı sonuca ulaşılamayacağı uyarısı yapıyorlar. Bizde de öyle. Gelecek yıl seçimlerde TÜİK'in rakamlarını bir tarafın kabul, öbür tarafın reddetmesi, seçmenin kafasının karıştırmaktan başka sonuç vermeyecek. Ayrıca kararlarını devletin verilerine göre belirleyen yatırımcıda da tereddüt yaratacak. İşsizler ordusuna her yıl yeni tugayların eklendiği Türkiye için asıl tehlikelisi bu. Peki çözüm ne diyeceksiniz? Çözüm TÜİK'te göremediğimizşeffaflıkta, inandırıcılıkta ve iletişimde...
|