|
|
İnsanın içi acıyor
"Bir insanlık dramı" başlıklı yazıma farklı tepkiler aldım. Bir kısmı bölge insanının yaşadığı yoksulluğu anlayan, çare arayan tepkilerdi. Bir kısmı ise öfke doluydu. İnsanın içini acıtan ifadeler vardı satırlarda. Umut çağrısı yaparken geleceğe umutla bakmayı zorlaştıran ifadeler vardı. Toplumun zihinlerde bölündüğünü gösteren açık anlatımlardı bunlar. Küçük bir çocuğun açlığına bile göz yumabilecek kadar acımasızdı kimisi. Türkiye için tehlike budur. Tartışmadığımız, konuşmadığımız, halının altına itmeye çalıştığımız en korkutucu gerçeklik. Türkiye'nin doğusu ile batısı arasında görülmeyen bir duvar örülüyor. Farkında mısınız? Doğu'da yaşayan kendini bu ülkenin eşit haklara sahip bir yurttaşı gibi görmüyor. Batı'daki ise "Daha ne yapalım" havasında. İlgisiz. Asıl iç acıtıcı olan ise bu işi çözmekle sorumlu siyaset kurumunun bu çıplak gerçekliğe ilgisizliği. 367'yi tartışıyorlar, katsayıyı tartışıyorlar, sinei milleti tartışıyorlar ama bir ve beraber yaşamamızın yollarını tartışmıyorlar. Bölgeyi bir güvenlik sorunu olarak askeri bürokrasiye havale etmiş bir anlayış var, ne yazık ki. Türkiye böyle bir sorunu yokmuş gibi davranıyor. Devlet adamıyla, hükümet adamıyla, sokaktaki adamıyla. Oysa giderek büyüyen bir sorunumuz var. Huzurumuz, mutluluğumuz, varlığımız bu sorunun çözümüne bağlı. Ama Şemdinli İddianamesi'nin ardından yaşanan gelişmelerden sonra sanki gizli bir anlaşma devreye girdi. İktidar bölgeden elini çekti. Yüzde 10 barajını tartışmıyor ama bölge halkına "Sorunlarınızı siyasetle çözün" çağrısı yapıyor. Yetmezmiş gibi bağımsızın önünü kesmeye çalışıyor.Temsil edilmeyen bir bölgenin sorunlarını içselleştiremeyeceğini göremiyor. Toplumun zihinlerde bölünmesini fark edemiyor.Sorunun kendisi kadar bu görmezlik hali de yakıcı. Görmeyince sorun ortadan kalkmıyor ki. Giderek büyüyen bu duvarı görün. Görün ki, onu yok etmenin yollarını arayın. Çankaya kadar bu sorunla da uğraşın. Yoksa hepimizin içi gerçekten çok acıyacak.
|