| |
|
|
Asıl kendinizle alay edin
Yunan İstihbarat Teşkilatı eleman almak için sınav açtı. Bu sınavda adaylara yöneltilen sorular medyada alay konusu oldu. Bence örnek verilen soruların çoğunluğu hiç de alay edilecek cinsten değil. Tersine, adayların dikkatini, çağrışım yapabilme becerilerini, dil kapasitelerini ölçen sorular bunlar. İşte birkaç örnek: - " Elektrikli tren ilerlerken, dumanı ne tarafa doğru gider? " Aday elektrikli trenin duman çıkarmadığını bilmek durumunda. - " Keman ile şarap arasındaki benzerlik nedir? " Yıllanmış şarap değerlidir. Keman da öyle... Adayın, bu iki nesnenin 'yenisinin' değil 'eskisinin' makbul olduğunu bilmesi ve bu tali özellikler arasında bağ kurması gerekiyor. - " 11 kişi 5 şeftaliyi (eşit miktarda) nasıl yer? Cevap: Reçel yaparak... " Önce basit bir espri gibi görünüyor ama değil. 11 kişinin, eşit yiyebilmek için her şeftaliyi 11 parçaya bölmeleri gerekiyor. Halbuki pratikte bu çok zor bir iştir. 4'e ya da 8'e bölmek kolaydır da, 11'e nasıl böleceksiniz? Burada adaydan kendisine sunulan hayali sınırı aşması bekleniyor. - " Papaz, karısı dul kalınca ne yapar? " Adayın 'dul' kelimesinin ' eşi ölmüş' anlamına geldiğini bilmesi ve mantığını kullanarak papazın ölmüş olacağını hesaplaması gerekiyor.
Ayrıca adaylara, ' Ateşten korkar mısın', ' Uyurgezer misin', ' Yüksekten korkar mısın' gibi sorular yöneltilmiş. Bunların nesi gülünç? Her istihbarat teşkilatı gibi Yunan İstihbarat Teşkilatı da; sağlıklı, kendine hâkim olabilen, mantıklı, genel kültürü geniş elemanlar almaya çalışıyor. Sadece Yunan medyasından değil, Türk medyasından da bu sorularla dalga geçenler oldu. Asıl dangalaklık tam da budur işte!
Ne yazık ki gündelik hayat kendi avanaklığının farkında olmayanlarla dolu. Ve o avanaklar, eğer karar verme yetkisini ellerine almışlarsa, başımıza işler de açıyorlar. Bunun güzel bir örneğini daha önce vermiştim: Emre Kongar, ' Babam, Oğlum, Torunum' adlı kitabında anlatıyor: Öğretmen babası, müfettiş olmak için sınava girer. Başlarda her şey yolundadır. Derken heyet bir resim gösterir ve İhsan Kongar'dan buradaki mantık hatalarını sıralamasını ister. O da sayar... Bir nokta hariç: Resimdeki geminin dumanı öne doğru yükselmektedir. Peki İhsan bey niye bunu bir mantık hatası olarak görmemektedir? Açıklar: "Eğer rüzgâr geminin arkasından güçlü bir biçimde eserse, duman da öne doğru çıkar." Heyet itiraz edince ekler: "Ben Boğaz'da oturuyorum. Her gün böyle dumanı öne çıkan vapurlar görüyorum. Bizim eve buydun, göstereyim." Ne kadar mantıklı, ne kadar gerçekçi bir açıklama değil mi? Ancak heyet kabul etmez. Çünkü ellerindeki kâğıtlara göre müfettiş adayının resimdeki mantık hataları arasında bunu da sayması gerektiği yazılıdır. Tartışma çıkar. Öyledir, böyledir derken İhsan Kongar'ın siciline, " Uyumsuz, kavgacı, müfettiş olamaz " diye yazılır.
|