'Mehmet Ağar, De Klerk, Yaşar Kemal, Tutu olmalı'
Türkiye uzun yıllardır iki temel sorunla boğuşuyor. Biri etnik öteki dinsel. Türban ve Kürt Sorunu'ndan söz ediyorum. Her iki konu da "siyasallaşmış" durumda. Kuşkusuz çözümü de siyaset kurumu üretmeli. Ancak, ne yazık ki mevcut siyasi yapı bu konuda "statükoyu" aşamıyor. Aşmaya kalkanlar da bir arpa boyu yol almadan geri dönüyor. İşte bu noktada Türkiye kilitlenmiş durumda.. Bu öylesine bir kilitlenme ki, toplum nefes almakta bile zorlanıyor. Özellikle Kürt meselesinde şiddetin her gün can alması artık kangrene dönüşen bu soruna bir "son nokta" koyma zamanının geldiğini gösteriyor. İşte bu açıdan önümüzdeki ocak ayının 13-14'ünde Ankara'da yapılacak toplantı önemli bir işlevi yerine getirecek gibi görünüyor. Kuşkusuz bu tür bir toplantı ilk kez olmayacak. Ama bu toplantıyı diğerlerinden ayıran iki önemli özellik var. 1- Siyasal bir hareket amaçlanmıyor. 2- Kürt meselesinde iki tarafın da yanlışları sorgulanacak. Ünlü yazar Yaşar Kemal'in açılışını yapacağı toplantıya eski DSP Milletvekili Prof. Dr. Cengiz Güleç, Prof. Dr. Doğu Ergil, Mersin Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Zeren, Güneydoğu Sanayici ve İş Adamları Derneği Başkanı Şahismail Bedirhanoğlu, Mustafa Karaalioğlu, Mümtazer Türköne, Semih Ediz, Altan Tan, Derya Sazak ve Mehmet Uzun katılıyor. Toplantıyı düzenleyen değil, düzenlenmesinde "kolaylaştırıcı" rol aldığını söyleyen eski DEP Milletvekili Orhan Doğan bu konuda şunları söylüyor: "Şimdiye kadar hiçbir konferansta iki tarafın yanlışları sorgulanmadı. Kürtler nerede, nasıl yanlış yaptı? Devletin izlediği politikalar neden sonuç vermedi ve nerede yanlış yaptı? Bu konferans bir nevi yarattığımız sorunla yüzleşme sağlayacak." Konferansta bir araya gelenleri "Türkiye'nin toplumsal vicdanı" olarak niteleyen Doğan, ilk kez bir siyasi yaklaşımı da vurguluyor: "Türkiye'de her iki kesimde de bir 'kutu siyaseti' var. Kutuda Türkiye açısından iki temel varsayım söz konusu. Türkiye bölünmek isteniyor ve Kürtler bölücüdür. Kürtler açısından ise 'Birleşik Kürdistan' ve ayrılıkçılık söz konusu. Kutuya sıkışan bu siyasetleri aşmak gerekiyor." Orhan Doğan bu noktada sözü, DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar'ın "Düz ovada siyaset" çıkışına getiriyor ve çarpıcı bir tespit daha yapıyor: "Şu anda 'Kutu siyaseti'nin dışına çıkan ilk siyasi lider ne yazık ki Mehmet Ağar olmuştur. Ne yazık ki diyorum çünkü sol ve sosyal demokratlar bunu yapamadı. Demokrat Parti geleneğinden gelen bir siyasal aktör kutunun dışına çıktı. Bu siyasal anlayış ve aktörler bence bu kriz dönemini aşacak. Kutunun içinde kalanlar ise bitecek." Bu noktada akla takılan soru şu: Kürtler hangi adımı attı? Cevabı Doğan veriyor: "Kürtlerin kutusunun içinde ayrılık siyaseti vardı. Artık entegrasyon siyaseti güdüyoruz. En büyük değişim bu. Ayrılık siyasetinden entegrasyona geçtik. Sorunun, ülke bütünlüğünü koruyarak üniter yapı içinde çözümüne gelen bir Kürt değişimi var. Bu Kürt aydınlanması önemli değil mi?" Ve geliyoruz Doğan'ın bir başka önerisine. Kürt sorununa çözüm için Orhan Doğan bir başka çarpıcı yaklaşımı dile getiriyor ve şöyle diyor: "Türkiye'nin bir Gandi'si bir Zapatero'su, Desmond Tutu'su olsaydı belki bu harekete gerek kalmazdı. Güney Afrika'da bir papaz, İspanya ve IRA barışında bir rahip rol aldı. Biz bir imam bulamadık. Ama Mehmet Ağar Türkiye'nin G. Afrika'daki De Klerk'i olabilir. Ben başaracağına inanıyorum, biraz güç vermek lazım. Desteklemek lazım. De Klerk, G. Afrika Genelkurmayı'nın en etkili ismiydi. Oradaki uygulamaların sorumlusuydu. Sonra devlet başkanı oldu. İlk kez Afrika Ulusal Kongresi üyeleriyle 'ben görüşmeye hazırım' dedi. Gitti Mandela ile cezaevinde görüştü. Dedi ki, 'sabotaj eylemlerini durdur.' Türkiye Klerk'ini arıyor. Mehmet Ağar da buna en büyük aday. Yaşar Kemal ise Türkiye'nin Desmond Tutu'su olmalı." Nereden bakarsanız bakın, bu sözler Türkiye'de yeni bir dönemin başladığına işaret ediyor. Bu çıkış, yeni adımlarla zenginleşirse çözüm de kolaylaşır.
|