Yasa büyük bir yara aldı
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve CHP tarafından yasanın toplam 23 maddesinin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne açılan iki dava birleştirilerek, sonuçlandırıldı. Anayasa Mahkemesi açıkladığı kararla Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası'nın birçok hükmünü "kamu görevlilerinin durumunun ayrı bir yasada düzenlenmesi gerektiği" görüşü çerçevesinde iptal etti. Nitekim "Anayasa'ya göre kamu çalışanları ile diğer çalışanlar aynı yasada düzenlenmiş olsa bile farklı konumdadırlar. Farklı şekilde düzenlenmelidirler. Memurların emeklilik sürecinin ve emeklilikle ilgili işlemlerinin ayrı bir yasa konusu olması, bunun diğer sigortalılardan farklı bir şekilde düzenlemesi gerekir" görüşü Anayasa Mahkemesi'nin bu yönde karar vermesinde etkili oldu.
Eşitlik gerekçesi anlamını yitirdi Bu noktada ilginç olan husus, Cumhurbaşkanı ve CHP tarafından itiraz edilen maddelerin gerekçeleri ile bağdaşmayan kararların da alınmış olması . Nitekim prim ödeme gün sayısının oldukça yüksek olduğu ve özellikle özel sektör çalışanları için 9000 gün prim ödemenin günümüz şartlarında neredeyse imkansız olduğu iptal davasının önemli gerekçelerinden birisiydi. Ancak Yüksek Mahkeme bu itirazı hiç dikkate almayarak reddetti ve bu madde yanında diğer maddeleri de sadece memurlar açısından değerlendirdi. 2036'ya kadar kadınlarda 58, erkeklerde 60 olan; 2036'dan sonra kademeli olarak 65'e çıkarılan emeklilik yaşına ilişkin hükümler de kamu çalışanı açısından iptal edilmiş oldu. Böylece yaş sınırı memurlar açısından korunurken, memurlar dışında kalan ücretli ve bağımsız çalışanlar için emeklilik yaşı 65'e yükselmiş oldu. Anayasa Mahkemesi ayrıca güncelleme katsayısı, sürekli iş göremezlik gelirinin ödenmesi, malullük aylığının hesaplanması, yaşlılık toptan ödemesi, fiilhizmet süresi, kamu görevlilerinin prime esas kazançları ve üst sınırı, gelir ve aylıkların düzeltilmesi, kamu görevlilerinin genel sağlık sigortası kapsamında bulunması gibi hususları da Anayasa'ya aykırı buldu. Böylece yaklaşık 4 yıldır üzerinde çalışılan ve tüm vatandaşlar açısından standart ve norm birliğini sağlama amacında olan yasa büyük bir yara aldı. Sürekli olarak tartışılan "tek çatı" kurumsal olarak tamamlanmış olmasına karşılık, mahkemenin bu kararıyla, tek çatı altında farklı statüde sigortalılığın önü açılmış oldu. Bir anlamda hükümetin sosyal güvenlik reformunda öne çıkan "sosyal güvenlikte eşitlik" gerekçesi de böylece anlamını yitirdi.
'Benim memurum' dedirtecek Anayasa Mahkemesi'nin bu kararı, yasanın çıkış amacına taban tabana zıt olduğu için yasanın tekrar ele alınıp yeniden değerlendirilmesi gerekecek. Nitekim yapılan değerlendirmelerden anlaşıldığı kadarıyla hükümet, Anayasa Mahkemesi'nin gerekçeli kararını bekleyecek ve bu karara göre yasanın yürürlüğünü ileri bir tarihe erteleyebilecek. Aslında yapılması gereken de yasanın ertelenmesi ve yeniden değerlendirilerek kamu görevlilerine ayrı bir düzenleme yani yasa çalışması yapılması. Anayasa Mahkemesi'nin memurları gözeten ve "benim memurum" dedirtecek bu kararları çalışma yaşamında oldukça tartışılacak gibi. Hükümetin de bu kararları "eşitlik" ilkesinin zedelendiği yönünde değerlendirip, kamuoyunda propaganda yapması muhtemel gözüküyor. Diğer yandan bu yasanın IMF ile olan ilişkilerde önemli bir rolü bulunmakta. İlişkilerin sürdürülebilirliği açısından hükümetin konuya acil çözüm bulması gereği de ayrı bir sorun olacak gibi.
|