Irezillik olmadan sitires atamıyoz
Dünyanın en büyük derbisinin gerçekleştiği günleri geride bıraktık. Gerets'in kafası yarıldı, hakem Önder'in pozisyonunda penaltıyı vermedi, sahada küfür vardı, yoktu. Mevzumuz futbol. Saymayı unuttum, arşiv taramaya da üşeniyorum; ama sanırım geçen günlerde en köşelilerinden üç ekonomi, beş siyaset yazarı Fenerbahçe - Galatasaray maçını işledi. Komplekse kapılmamak elde değil. Bir kere onlar İstanbullu. Her şeyleri var. Üstüne üstlük Şükrü Saraçoğlu Stadyumu. Yakında ısıtması da olacak. "Onun locasında oturduk, bunun locasında oturduk. Amanın, purosunun dumanı gözüme kaçtı. Bu sonradangörmeler puro içmeyi de bilmezler. Fener gol atınca locanın sahibi enseme şaplak vurdu." Makalelerdeki muhabbet bu minval üzerine gidiyor. Hani locanın sahibi vaziyetleri olmasa, insanın kıskanacağı geliyor. Adamın purosuna laf et, ensene şaplaktan şikayet et. Senin orada ne işin var? Kıy parana delikanlı gibi maçını seyret.
Biz de maça gidiyoruz Biz de maça gidiyoruz. Hem Gençlerbirliği taraftarı hem de Ankara 19 Mayıs Stadı'nda kapalı tribünde kombine bilet sahibiyiz. Yanımda bir köşe yazarı arkadaşım daha var. Boş zamanlarında haftalık bir dergide iktisadi yorumlar yazıyor. Trabzonspor taraftarı idi. Son Trabzon maçında bizim takıma tezahüratına şahit oldum. Kendisi Rizeli. Stadın halini sormayın. Çok ciddi bir bakıma ihtiyacı bulunmakta. Tuvaletlerin yeniden inşası, koltukların elden geçmesi lazım. Tribünler dolmuyor, ama yine de yer sorunu var. Stad, FİFA'dan kesin sınıfta kalır. Biz maçlara hep başlamadan hemen önce geldiğimiz için, yerimize sivil emniyet görevlilerini oturmuş buluyoruz. Fena da olmuyor. Her maça değişik siviller geldiği için artık emniyetten epey tanıdığımız var. Tek sakıncası; kolluk kuvvetlerinin dibinden hakemle ilgili, karşı takımın teknik direktörüyle ilgili, bizim takımdan bazı oyuncularla ilgili özgün ve o anlık düşünceler kıvamınca ifade edilemiyor.
Bizim taraftarın profili Kapalı tribündeki Gençlerbirliği taraftarından da söz etmeden geçilmemeli. Yaşımız 51. Biz gelenlerin ortalama yaşını aşağı çekiyoruz. İyi ki mastır yapmışız. Taraftar eğitim seviyesini o sayede yakaladık. Seyircimiz stada gazetesiz yanaşmaz. Yalnız magazin ilavesini evde bırakır. Büyük maçlarda kalın kalın kitaplarla erkenden yerine oturup doktora tezi çalışmalarını stadtan yürüten genç arkadaşlar bile gördüm. Alkışın dışında tezahürat da bizde ayıp sayılıyor. Maçın bitiminde iyi oynayarak galip gelmişsek, bizim tribünden kale arkası ve maratondaki gruplara katılarak yalnızca üç kere "Gençler" diye bağırılabilir. Galeyana gelir de sayıyı artırırsan, ayılınca "Bir gören oldu mu?" diye etrafına bakınırsın. Yüzün kızarır. Takım bu sıralar iyi, ama oyun henüz seyirciyi tatmin etmekten uzak. Seyircinin aklında hâlâ UEFA'ya katılan kadro var. 3 senedir kötü başlıyor, iyi bitiriyoruz. Bu sene de öyle olacak. İlhan Cavcav önceki yıllardan tecrübeli. Şampiyonluğa oynayacaksan seneyi şaşırtmayacaksın. Safari alemi canlılarının 100'üncü yıl dönümlerinde kuşlara, aslanlara kapan bile kursan maçlarını 11 kişi bitiremezsin. Tesislerimiz nazar boncuklu, bizdeki altyapı kimsede yok. O güvence ile takımı her sene dağıtıp dağıtıp yeniden toparlarız. Para dersen o da var. Gençlerbirliği'nden başka net varlığı pozitif olan kulüp kalmadı. Olamaz da. Futbol sezonu bitti mi, dağıt takımı, kur takımı, yenisine bakalım. Duayen Cavcav bize yedirmeyecekleri şampiyonluk için para harcar risk alır mı? Altyapıdan, Afrika'dan denk gelir. Elden kare as...
Yazının başlığı nerede? 'Yazının başlığı nereye kaçtı' deyip liman açma operasyonu sırasında borsaya para kaptırıp sonra da zararına satmış nöbetçi "cyprinus carpio" vaziyetlerine lütfen düşmeyelim. Anlatmağa çalışıyoruz ki, her şeyin zamanı var. Bu yılki asıl takımım Oftaş Gençlerbirliği. Türk Telekom 2'nci Lig A'nın lideri. Gençlerbirliği Oftaş'a geldik, seyyaren tahsisli yerimiz bitti. Rezillikle stres haftaya kaldı.
|