|
|
|
|
|
Pamuk'a okur akını
|
|
Pazar günü Nobel alacak Orhan Pamuk, İsveç'te imza isteyen okur akınına uğradı.
Solana: Ben de en az sizin kadar mutluyum
AB Dışişleri Sözcüsü Solana, Orhan Pamuk'la kısa bir buluşma istemiş... Pamuk'a, Nobel ödülünün Türkiye'yi Avrupa'ya daha da yakınlaştırdığını söyleyen Solana "İnanın çok mutluyum" dedikten sonra geldiği hızla gitti.
Yazar Orhan Pamuk, Nobel konuşmasında kendisini ve İstanbul'u anlattı: "Çocukluğumda, gençliğimde hissettiğimin tam tersine benim için artık dünyanın merkezi Istanbul'dur. Neredeyse bütün hayatımı orada geçirdiğim için değil yalnızca, 33 yıldır tek tek sokaklarını, köprülerini, insanlarını, köpeklerini, evlerini, camilerini, çeşmelerini, tuhaf kahramanlarını, dükkanlarını, tanıdık kişilerini, karanlık noktalarını, gecelerini ve gündüzlerini kendimi onların hepsiyle özdeşleştirerek anlattığım için..." Ustaca kurgulanmış bu metin Akademi salonunu dolduran kitleyi evvelki diğer Nobel konuşmalarının pek azında yaşanan türden bir heyecanla kendine bağladı. Sanki özlenen bir masal dinleniyordu, geçmişe ve bugüne ait. Gece boyunca konuşmanın etkisi üzerimizde kaldı. Nostalji, hüzün, özlem ve gurur. Hepsi bir arada... Konuşmadan en çok etkilenenlerden biri de Akademi Daimi Sekreteri Horace Engdahl'di. O da bizimle birlikte aynı anda dinledi bu metni. Konuşmanın hemen ardından "Gel" dedim Cengiz Çandar'a. Engdahl'in yanına gittik. "Ne kadar güzel değil mi?" diye o sordu bize önce. Aslında Pamuk'un Nobel'i almasında büyük ölçüde onun payı olduğunu bildiğim için sordum hemen: "İlk okuduğunuz kitabı hangisiydi?" Kara Kitap'tı tabii ki. "Okudukça yeni yanları ortaya çıkan bir bir başyapıttır. Daha ilk sayfalarında büyük bir yazarla karşı karşıya olduğunuzu anlarsınız" dedi Engdahl. Otelde gecenin bir saati. Barda kalabalık.Çoğu Nobeller için burada. Uzaktan Orhan Pamuk görünüyor. Yasemin Çongar ve Hasan Cemal'le davet ediyoruz yanımıza. Ailesini arıyor. Akademi üyeleriyle yemekten geliyor. Artık iyice rahatlamış. "Onlara bundan sonraki Nobel adaylarını sıraladım, aramızda anlaştık, bundan sonra beni hep çağıracaklar ama size sır veremem, artık ben de onların arasına girdim" diyor kahkahalar atarak. Gayet rahat. Yanına yaklaşan herkesle konuşuyor. Kitap imzalamaya devam ediyor. Daha da ilerleyen saatlerde onu kuzeniyle ve yabancı arkadaşlarıyla koyu bir sohbette buluyorum. "Gel katıl" diyor. Bir süre dedikodu yapıyoruz, sağdan soldan. Yazılmamak kaydıyla. Gülmekten yerlere yatarak. Sonra biraz ciddiyete dönüyoruz. Kısır kıskançlıklara hiç bakmadan uzun ince yolunda yürümeye devam edeceğini söylüyor.
Ertesi
sabah Balçiçek'le bekliyoruz lobide. Pamuk geliyor biraz sonra. Bana "Birazdan Javier Solana gelecek, ortadan kaybolma" diyor. Solana görünüyor çok geçmeden. Kısa buluşmayı o istemiş. Bir süre ikili sohbet. AB "Dışişleri Sözcüsü" Solana ona ödülden duyduğu mutluluğu anlatıyor. Kitaplarını hazla okumuş. Bu ödülün Türkiye'yi Avrupa'ya daha da yakınlaştırdığını, "çok özel" olduğunu söylüyor. Ama daha yapılacak çok şey var. Istanbul'a geldiğinde buluşmayı kararlaştırıyorlar. E-mailler alınıp veriliyor. Solana "çok mutluyum" diyerek geldiği gibi hızla gidiyor.
Bu kısa randevu ardından Orhan Pamuk'un imza turları başlıyor. Üç kitabevinde kalabalık kuyruklar birbirini izliyor. İlgi tabii ki çok büyük. Herkesin gözü birkaç gün daha üzerinde olacak. Onu izlemeye devam ediyoruz.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|