AB Komisyonu'nun tavsiyesinden sonra AB Bakanlar Konseyinin alacağı karar da şekillenmiş durumda. Türkiye ile ilişkilerin askıya alınması nasıl bir dille kaleme alınır, kamuoyuna nasıl duyurulur, geçmiş tecrübelerimize bakınca kestirebilmek zor değil. Mutlaka en olumlu tarafından yaklaşılarak yorumlanmaya çalışılacak. Zor kararlar ertelenecek, kötüye işaretler yok varsayılacak. SonunakadarhaklıolduğumuzKıbrıskonusundadaaynıişlemdengeçirilmedikmi?Belkiiçeridekikamuoyunubirsüreiçinsakinleştirippaniğiengelleyebiliriz.Ancakuluslararasıpiyasalarıdizginlemektenasılbaşarılıolacağız?Sorunbudur.
Risklerinfiyatlanması Uluslararası yatırımcı açısından, tavsiyenin karara dönüşmesi ile birlikte Türkiye AB'ye aday ülke olmaktan çıkmaktadır. Bundan sonra Türkiye'nin AB'deki statüsü "adaylığıkısmenaskıyaalınmış'' ülkedir. Artık adaylığımıza 9 yıllık uzun bir süre de kalmadı. Ondan önce kocaman bir Kıbrıs konusu var. Uluslararası piyasalarda ülkeler taşıdıkları risklere göre fiyatlanır. Basit bir borç-alacak ilişkisinde en önemli risk borcun sözleşilen vade içinde geri ödenememesi ihtimalidir. Buna iflasriskide denir. İflas riskini ayırt edip pazarlayan mali araçlar son zamanların moda yatırım konusudur. Türkiye'nin dış borçlarını ödeme gücüne yönelik CDS'ler(CreditDefaultSwap) statü değişikliğine ilk uluslararası tepkiyi veren araçlar olacaktır. Türkiye'nin CDS'lerindeki fiyat hareketleri dış borç ve iç borç faizlerinin belirlenmesindeki gücünü artıracak. Ardından da uluslararasıderecelendirmekuruluşlarınınTürkiye'ninAB'dekistatüdeğişikliğinireytingimizeuyarladıkları açıklaması gelirse hiç şaşırmam. Reytingciler oldum olasıya belirsizliği hiç sevmez. Kısmen de olsa müzakereleri askıya almak belirsizlikten başka türlü tarif edilemez. Fiyatlamada belirleyici olan ikinciönemliriskiseenflasyondur. Türkiye'nin reytingindeki bozulmanın üç doğal yansıması olacaktır. Yurtdışındansermayegirişleriazalır.Faizleryukarıya,vadedahakısayaçekilir.Yurtdışındansağlananfinansmanınniteliğidedeğişir. Çok övündüğümüz yabancıya satışları, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını mallarımızın fiyatları yeni statüye uygun hale gelmeden biraz zor görürüz. Uzun vadeli yatırım kredilerini, özel sektörün yurtdışından proje finansmanı operasyonlarını yeni statüde de Türkiye'nin sağ kalabileceğini ispatlayana kadar unutun. Dış borçlanmada özel sektörün yerini Hazine'nin aldığına da şahit olacağız. Sermaye girişinin azalması ve nitelik değiştirmesi sonrasında MerkezBankası'nıntümçabasınarağmenYTL'nindeğeryitirmesikaçınılmazsaenflasyonunasıltutacağız? Bunun ilk çaresi kurun çok hızlı artışını engellemektedir. Onun da yolu AB'nin tavrı nedeni ile yitirdiğimiz kredibiliteyi yerine koymaktan geçer. Maalasef tartıştığımız yurtdışı kredibilite ise bunun IMF'den başka üreticisi bulunmamakta. IMF'yeartıkdahahoşgörünmemizlazım. Enflasyonudüşükgötürmeninikinciyoluisesıkımaliyeveparapolitikası. Hayata tercümesi daha fazla vergi, daha az kamu harcaması, artan kredi faizleri. Yani, bugün için daha az büyüme daha fazla işsizlik.
Kısıtlıtercihşansı Hükümetin bu karar sonrasında ekonomik tercihleri son derecede kısıtlanmıştır. Maliye politikasında hiçbir değişiklik yapmadan kuru düşük tutmaya kalksa, döviz satarak hazıra dağ dayanmaz. Giderek sertleşecek IMF'yi kenara koyup, bildiğine devam etse sermaye çıkışı bile olabilir. Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olma şansını artık dile getireceğini bile sanmıyorum. Cariaçıkbaşarısınadagüvenmeimkânıyok. Zaten bu başarıya kendilerinden ve dışarıdan fonlamalı üç beş akademisyen yazardan başka inanan da kalmamıştı. Önceyurtdışınıiknaetmeniniçeriyisakinleştirmeninolmazsaolmazkoşulunayapısalolarakdönüştüğübirortamdadüşükenflasyondanbaşkasilahkaldımı?