| |
|
|
Cennetten çıkan dayak
Almanya'da yapılan 'Aile İçi Şiddete Son' toplantısında ödüllü oyuncu Sibel Kekilli'nin konuşması kriz yaratmış. Niye? Çünkü Kekilli, özetle, "Türk ailelerde kadınlar, 'Erkektir döver' diye düşünüyor. Müslüman ailelerde şiddet kültürün bir parçası" demiş. Vay sen misin böyle konuşan! Bazı seyirciler, "O, Türk kadınını temsil edemez" diye bağırmış. Diğeri yuh çekmiş. Berlin Başkonsolosu Ahmet Nazif Alpman ise salonu tek etmiş. Kızanların niye kızdığını (siyaset, imaj, vs) gayet iyi anlıyorum ama iş gerçeğe geldiğinde Kekilli'nin dedikleri doğru değil mi? İşte son araştırma... Ege Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma Merkezi, İzmir'in Gültepe semtinde bir çalışma yapmış. Sonuçlar da hiç şaşırtıcı değil: Kadınların yüzde 29.6'sı tokat yediğini... Yüzde 7'si bazı durumlarda dayağı hak ettiklerini... Yüzde 50'si erkeklerle aynı haklara sahip olmayı beklemediklerini... Yüzde 78'i eşinden izin almadan bir yere gitmediğini belirtmiş. Yukarıdaki veriler yine de 'iyi'. Çünkü başka bazı araştırmalarda şiddet gören kadınların oranı yüzde 50'yi geçiyor, yüzde 97'ye kadar çıkıyor. (Şiddeti nasıl tanımladığınıza bağlı.) Şimdi hatırlayın: Başbakan Erdoğan, Türkiye nüfusunun yüzde 95 oranında Müslüman olduğunu söylediğinde nasıl da eleştirilmişti: "Hani yüzde 99'du?" Yani bu ülkede muhafazakârlık, maçoluk, erkek egemenliği ile Müslümanlık örtüşüyor. Teoride değil ama pratikte birbirinden ayıramaz hale geliyorsunuz. Adam karısını dövecek. Kafasına koymuş bir kere. Ama bunu meşrulaştırmak, davranışını haklı kılmak istiyor. Ne yapıyor? Önce Kuran'a göz atıyor. Orada bulamazsa hadislere bakıyor. Olmadı dört halifenin hayatında arıyor. Onlarda da bulamazsa şeyhe soruyor, hocaya soruyor, arkadaşına danışıyor. Hiç olmadı kendi kafasına göre bir şeyler uyduruyor. Sadece dayakta değil, hemen her davranışta bulabilirsiniz bu ilişkiyi. Geçen gün bir arkadaşım, Ramazan akşamı, oruç tuttuktan sonra, nasıl rakı içtiğini, bazı dini dayanaklar da öne sürerek, uzun uzun anlattı. Yani İslam alimleri, din uzmanları ne derse desin, bu halk bildiğini okuyor. Bu okuma biçimi değişmeden, ne deseniz boş.
|