Film gibi!
"Batı çifte standartları"nı iyi biliriz, değil mi? Din savaşları, Engizisyon, sömürgecilik, emperyalizm, dünya savaşları, ırkçılık, faşizmler vesaire "yuvası"; bir de özgürlük, demokrasi, insanlık dersi filan verir, değil mi? Bizde düşünce özgürlüğü isterken, kendileri "Ermeni soykırımı yoktur" diyeni cezalandırır misal. Mesela Fransa. Fransa'nın müthiş çifte standardına güncel ve tarihi bir örnek daha. Aynı zamanda başka şeylere de dair.
1940: Fransa Almanya'ya yenilmiş, işgal edilmiş, 1 milyon 400 bin askeri esir düşmüş, ordusu fiilen bitmiştir. 1942-45: Afrika'daki sömürgelerde bir "Fransa ordusu" toparlanır; esas gücünü, "Yerliler", özellikle Magripliler oluşturur. Sömürgelerden 200 bin kadar "asker", önce Almanlar ve işbirlikçi Fransız rejimi askerleriyle çarpışır; sonra İtalya üstünden, İtalya'nın ve Fransa'nın bir kısmının, yani "Anavatan" ın kurtuluşuna katılır. Binlercesi ölür. 1946: Savaş bittiğinde, çoğunun umudu kendi vatanlarının, mesela Fas, Cezayir, Tunus'un da bağımsızlığıdır; oysa sömürge şiddeti sürer. Bağımsızlık girişimleri de. 1959: Fransa'nın magrip sömürgelerini tasfiye ya da Fransa'nın oralardan tasfiyesi sürecinde, dünya savaşında "Özgür Fransa Kuvvetleri, 1'inci Ordusu" diye örgütlenen orduda çarpışanlara emeklilik ve malullük maaşları bağlanır. 2006: Ne Fransa tarihinde bu ordunun öneminden hakkıyla bahsedilir, ne de hakkaniyet sağlanır. Emekli, gazi "Fransız" askerlerin aylığı 690 Euro iken, aynı ordudan Senegalliler 230, Kamerunlular 104, Cezayirliler 101, Tunus ve Faslılar ise 60 Euro maaş alır. "Çifte standart" ın daniskasıdır. Mayıs 2006: Magrip kökenli yönetmen Raşid Buşareb' in "Yerliler" filmi Cannes Festivali'ne yetişir. 20 milyon Euro'luk proje, siyaset ve iş dünyasından da destek bulmuştur. Film, o orduyu, 4 "Arap asker" in ekseninde anlatır. (Fransız tahakkümüne ek, Arap baskısı da çeken Berberler, mesela Zidane' ın kökü Kabiller, "salt Arap" anlatımdan hoşlanmaz!) Başroller: Dörtlüsü, o orduda ölmüş dört askerin soyundandır. En tanınan ikisi, Taxi' de oynamış Sami Naceri ile Fas asıllı komedyen, "Amelie, Asterix ve Kleopatra, Angel-A" ve yeni "Asterix Olimpiyatlarda" nın oyuncusu Cemal Debbuz' dur. 5 Eylül: Filmi özel gösterimde Cumhurbaşkanı da izler. Debbuz, Chirac' tan emekli asker maaşlarındaki adaletsizliğinin düzeltilmesini ister. 27 Eylül: Film çok sayıda salonda gösterime girer. Aynı gün Chirac ile Başbakan de Villepin, "Büyük bir haksızlığın epey gecikmeyle düzeltilmesi kararı" nı açıklarlar. Sonuç: Hayatta kalanların sayısı 84 bine inen, 20 ülkeden, çoğu Magripli Müslüman "Yerliler" in maaşının da Fransızlara eşitlenmesi için bütçeye ilk yıl hemen 110 milyon Euro eklenir. Kimine göre, başka tazminatlarla rakamın daha yüksek olması gerekir. Yine de ünlü tarihçi Marc Ferro, "Bir skandalın sonu!" açıklamasını yapar. Fikir: Bu elbette ne geçmişin adaletsizliğini, ne sömürgeciliğin, zorlamaların, şiddetin yaralarını, ne Fransızların en az yarısında hakim hale gelen "göçmen, yabancı kuşkusu ve tepkisi" ni, ne bütün ikiyüzlülükleri tamir eder. Ne de banliyöler bahanesiyle, "sağ ve sığ" Fransa oylarına yapışan Sarkozy gibi yıldızları söker. Lakin, başka bir şey de vardır!
Başka bir şey: Bu "iki yüzlü, çifte standartlı" demokrasilerde, yüzlerden biri ile kimi standartların da ayrı bir hikayesi ile toplumun en az yarısında vicdani, insani ve dışlamasız bir karşılığı bulunur. O da cuntalardan değil, halk devrimlerinden, mücadelelerden süzülen, rejimleri zorlayan, adaletsizlikleri törpülemeye uğraşan dinamiklerdir. Çifte standarda haklı olarak lanet okurken biz, kendimize de bakabilir miyiz? Genelkurmay Başkanı'ndan yarın, "Çeşitli rütbeler, emekliler arasındaki maddi ve manevi adaletsizliklerin giderilmesi" üstüne sözler de bekleyebilirdik. Her türlü çifte standart ile adaletsizliği tamir edebilmek için yine de en hakiki umut demokrasidir!
|