
Perşembenin gelişi Wednesday...
Herkes, işimizin "yazmak" olduğunu zanneder. Halbuki yazmak, işimizin küçük bir bölümü. Çünkü aslında bizim işimiz "okumak..."
Aksi taktirde, "global" fikirler fışkırtan "lokal kafalar"a teslim oluruz.
Hatta bu yüzden, "iktidarın megafonu" olmayı tercih eden keresteleri, gazeteci sanıyoruz.
Bakın ben sizi bugün, okumak için , İrlanda'ya götüreceğim... Bakın bakalım, o İrlanda, okuya okuya bizi nereye getirecek...
İsmi, Mary Fitzgerald. The Irish Times'ın yazarı.
Bu Mary abla, üşenmemiş, taaa oralardan kalkmış, camide bıçaklanarak öldürülen imamın cenaze törenini izlemek üzere, İstanbul'a, Fatih Çarşamba'ya gelmiş. Ve, tam sayfa yazmış... Başlığı şu: "Bölünmüş Türkiye'nin farklı yüzleri."
"O kadar yabancı ülke varken, neden İrlandalı gazetecinin izlenimlerini okuyalım ki" diye sorabilirsiniz. İrlanda malum... "Din eksenli" çatışmalar nedeniyle "bölünmüş" bir ülke. E bu "bölünmüş" ülkenin gazetecisi, bizim için "bölünmüş" sıfatını kullanıyorsa, kulak vermekte fayda var diye düşünüyorum. Onun için.
Anlatmış Mary abla... Önce, "AKP'nin 4 yıllık iktidarında, ülkenin İslamcı kimliğinin belirgin bir hal aldığını, din eğitimi veren okulların yaygınlaştırıldığını, alkol tüketimine ceza gibi vergiler bindirildiğini" anlatmış. Sonra, "dinci kanadın, kendi elitini kurduğunu, kadınlarının Versace marka başörtüleri kullandığını" anlatmış. Ve lafı Çarşamba'ya getirmiş. Diyor ki... "Tercümanım, 30 yaşlarında, İstanbul'un modern semtlerindeki şık kafelerine, trendy butiklerine alışmış bir Türk kadını... Tercümanım, Çarşamba'da gördüklerine inanamadı. 'Türkiye'de olduğuma inanamıyorum... Hayatımda böyle şey görmedim... Kim bu insanlar? Nereden gelmişler?' diye sordu. Çok şaşırmıştı. O sabah üstüne rahat bir yaz elbisesi giymişti. Ancak, türban takmanın kural olduğu, hatta İran stili kara çarşaf ve burka giymenin bile sıradışı sayılmadığı bir bölgeye gidiyorduk. Kıyafetinin pek uygun olmadığını söyledim ona... Sırtına bir hırka geçirdi. Daha önce benzer bir semte gittiğinde, tişört giydiği için kendisine taş attıklarını anlattı."
Bunları yazmış İrlandalı kadın. İrlandalı kadın durumun farkında... Türk kadını değil. İrlandalı kadın, taaa İrlanda'dan kalkıp Çarşamba'ya gelmiş... Türk kadını, tercümanlık yapabilecek kadar İngilizce öğrenmiş ama, hayatında İstanbul'un göbeğindeki Çarşamba'ya gitmemiş.
İrlandalı kadın "bölünmüş Türkiye" diyor. Türk kadın, "kim bu insanlar" diyor.
Şu anda, bu satırları okurken, nerede "brunch" yaptığınızı bilmiyorum. Ama vaziyet bu.
|