Bankalar Birliği yabancıların eline geçebilir mi?
BDDK tarafından Bankalar Birliği statüsü, Bankalar Birliği'nin görüşü doğrultusunda değiştirilerek yabancı banka ayırımı yapılmaksızın yönetimde temsil edilme imkanı tanındı. Daha önce Bankalar Birliği yönetim kurulunda yabancı bankaları temsilen sadece bir üye seçilebiliyordu. Yeni değişikle bundan böyle ülkenin birikimlerini elinde bulunduran bankaların üst birliği olan Türkiye Bankalar Birliği, yabancı sermaye ağırlıklı bir yönetim tarafından da idare edilebilir. Peki bu doğru bir yaklaşım mıdır? Bana göre yasal, ancak sakıncalı. Şu anda mevduat bankacılığı yapan bankalarımızın sayısı 34. Bunun 13'ü yabancı sermayeli. Kamu bankalarımız dahil, başka bankaların da yabancılara satılması görüşmeleri devam ediyor. Bankalar Birliği statüsünde yapılan değişiklikte, mevduat bankaları arasında en büyük ilk on bankadan 8 banka yönetim kuruluna seçilir. Bu 10 bankadan sonra gelen 8 bankadan ise 3 banka ve geri kalan gruptan da 1 banka yönetim kuruluna seçilir. 1 üye de yatırım ve kalkınma bankalarından seçilir. Yani toplam 13 olan Bankalar Birliği Yönetim Kurulu bu şekilde belirlenir. Diyelim ki, ilk on bankanın 7'si yabancı sermayenin eline geçsin. O zaman 13 olan Bankalar Birliği'nin yönetim kuruluna bunlar seçilirse, ağırlıklı olarak Bankalar Birliği karar mercii olan yönetim kurulu yabancıların eline geçer. Bankalar, ülkenin birikimlerini elinde bulundurur. Bir ülkenin birikimlerini kontrol altına alanlar yabancı sermaye de olabilir. Bu tehlike teşkil etmez mi? Bana göre eder. Ancak, bir gerçekte varki, eğer yabancılar ağırlıklı olarak bankacılık sektöründe yer alırsa, sakıncalı olsa dahi, hukuken sektörü temsil edebilmelidir.
Peki yanlışlık nerede? Yanlışlık, sektörde yer alan ulusal bankalarımızın sahiplerinin, bankalarını neden sattıklarından kaynaklanıyor. Kimse durup dururken altın yumurtlayan tavuk olan bankasını satmaz. Satanlar buna mecbur kaldı. Bu konuda henüz bir devlet politikası yok. Banka sahiplerine ayırım yapılmaksızın hortumcu gözü ile bakarsanız kimse hortumcu gözükmeye devam etmez. Sektörde çürük yumurta çıkmış olabilir, ancak hepsine o gözle bakılması yanlış. Devleti temsil eden bakanlar, hatta Başbakanlar banka sahiplerine hortumcu gözü ile bakarsa ortaya bu sonuç çıkar. Bankalar sadece bu gerekçe ile mi satılıyor? Hayır. Başka nedenleri de var. Bankacılık sektörü yüzde yüz kayıt altında çalışan bir sektör. Dolayısıyla vergi yükü çok ağır. Bunun dışında, Hazine'yi fonlama görevi bu bankalara verildi. Bankalar topladıkları mevduatlar ile hazineyi fonlama durumunda bırakıldı. Bence en önemlisi, bankacılık sektörü için çıkarılan tepki yasaları, sektörden kaçmayı hızlandırdı. Banka sahibi olarak hiç bilginiz olmadan bankacılık teamüllerine göre verilip batan bir krediden aile bireylerinin tümünün mal varlığı ile sorumlu tutulması. Dünyanın hiçbir medeni ülkesinde sektörü baskı altında tutan 5020 gibi bir ucube kanun yok. Elbette sebep sadece bunlar değil. Mesela, kredi kartları alacakları için çıkan yasalar, İcra İflas Kanunu'ndaki değişiklikler ve banka sahipleri üzerinde siyasi otorite baskısı, bankalarımızın yabancılara satılmasına sebep oldu. Şimdi de, ülkenin birikimini idare edecek Bankalar Birliği yönetimine ağırlıklı yabancı sermayenin etkisi gündemde. Yabancı sermaye haklı. Diyebilir ki, 'kardeşim sen bankanı sattın, ben de aldım. Sektörü de ağırlıklı olarak ben temsil ediyorsam, sektör ile ilgili karar mekanizmasında bulunmam da doğrudur. Madem senin ülke olarak birikimin senin için o kadar kıymetli ise, o zaman bankanı bana satmasaydın.' Ne dersiniz? Bence haklılar.
|