|
 |
 |
 |
Magazin popüleri olmanın manası yok
Yedi yıldır ortalarda görünmeyen Sibel Alaş, bu süre boyunca zor günler yaşadığını söylüyor. "Magazin popüleri olsaydım, bugün esamem okunmazdı" diyen sanatçı, gözden ırak olanın gönülden de ırak olmadığını kanıtlamanın haklı gururunu yaşıyor '.
Hayatımıza 'Adam' adlı albümüyle hızlı bir giriş yapmıştı Sibel Alaş. Ardından 'Çocuk' ve 'Fem' albümleri geldi. Prodüktörü Zeki Aköz ile evlendi ve hiç beklenmeyen bir anda ortalardan kayboldu. İnsanlar bu duruma anlam veremediler önce. Kendini din işlerine adadığını, çocuk doğurup müzikten elini eteğini çektiğini söyleyenler oldu. O ise yalnızca sustu... Aradan tam altı yıl geçti... Bir sabah, Alaş'ın ismi yeniden manşetlerdeydi. Evlat edindiği kızı Tuğçe'nin biyolojik annesi tarafından mahkemeye verilmişti. Kızını kaybetme korkusuyla davadan davaya koşarken, beyninde bir lezyona rastlandı. AVM adı verilen bir beyin damarı rahatsızlığına yakalanan sanatçı, bir yandan kızını elinden almak isteyenlerle bir yandan da bu illet hastalıkla savaştı.
ARTIK DAHA GÜÇLÜ
Ve bir sabah müziğe kaldığı yerden devam etme kararı aldı. Yedi senelik bir aradan sonra 'Carpe Diem' adlı bir albüm çıkardı. Yaşamayı umursadığını, düşlerinin peşinden koştuğunu ve koşacağını herkese ispatlamak istercesine... Artık eskisinden daha cesur ve daha güçlü bir kadın olduğunu söyleyen Sibel Alaş'la onu özlediğimiz yıllar boyunca yaptıklarını ve yaşadıklarını konuştuk... O hoş geldi, biz hoş bulduk...
* Şimdiye kadar dört albümünüz çıktı. Şarkılarınız insanların diline yerleşti. Ama siz hiç popüler olmadınız sanki... Oldum aslında. 'Adam' ve 'Fem' albümlerimi çıkardığımda büyük konserler verdim. Ama magazin popüleri olmadım. Magazin programlarında röportajı hiç yayınlanmamış tek şarkıcıyım. Yedi yıl boyunca, bu öğüten sistemde insanlar tarafından unutulabilirdim, bir daha esamem okunmayabilirdi. Adımın hâlâ anılıyor olması, magazin popüleri olmanın bir manasının olmadığını gösteriyor.
CANIMIZ ÇOK YANDI
* Bu sürede neler yaptınız? Birçok şarkı yaptım ve bu parçaları Mustafa Sandal, Dilek Budak, Seden Gürel, Demet Akalın, Bengü gibi isimlere verdim. Sağlığımla ve kızım Tuğçe ile ilgili sıkıntılarım vardı. Bütün bu zorlukları herkesin önünde yaşamak istemediğim için kendimi geri çektim.
* Ama çocuğu olup da ön planda olan birçok isim var... Benimki de doğal bir durum olsaydı ben de öyle yapardım. Ama biz bir mahkemeyle uğraşıyorduk. O zamanki yasaya göre çocuğu olan ve 40 yaşını doldurmamış insanlar evlat edinemiyordu. Kızımı göz önünde büyütürsem birtakım şantajlara maruz kalırım diye korktum, ki  öyle oldu. Canımızı fazlasıyla yakan şeyler geldi başımıza.
* Dava sonuçlandı mı? Tuğçe benim kızım. Onu dünyaya getiren kişiyle arasında yalnızca genetik bir bağ var. Onun tanıdığı tek anne benim, benim tanıdığım tek çocuk o. Ama yine da hâlâ mahkemelerde sürünüyorum.
* Tuğçe biyolojik annesi olmadığınızı açılan dava ile mi öğrendi? Psikologlar beş yaşında söyleyebilirsin demişlerdi ve biz o yaşlarda yumuşak bir giriş yaptık. Ama Tuğçe bunları duymak ve dinlemek istemedi. Çok sert bir tepki verdi. Kızım şimdi dokuz yaşında. Gerçekleri ona vakti geldiğinde anlatmalıydım ama apar topar söylemek durumunda kaldım. Okuma yazma bildiği için ben söylemesem de gazetelerden öğrenecekti zaten.
HASTALIĞIM DOĞUŞTAN
* Tepkisi ne oldu? Hayatımda hiç üzülmediğim kadar üzüldüm ve korktum. Anladım ki, insanın canından can kopması için o canın senden çıkması gerekmiyormuş. Tuğçe ise çok anlayışlı ve mantıklı davrandı.
* Çocuk doğurmak yerine evlatlık almak kişisel tercihiniz miydi, şartlar mı öyle gerektirdi? Benim hayattaki duruşum 10 yaşından beri değişmedi. Zeki (Aköz) ile evlenirken 'Bana benzeyen bir çocuk yetiştirmek istiyorum' dedim. Önce çocuk doğurmak istiyordum. Sonra da annesi olmayan bir çocuğun bu eksikliğini gidermek... Biyolojik bağlara çok inanmıyorum. Evlendikten sonra hamile kaldım. Ama bebeğimi düşürünce eşimle planlarımızı değiştirdik. Ve bizi isteyen bir çocuğun ailesi olmaya karar verdik. O dönemki yasaya göre çocuk sahibi olursam Tuğçe'ye kendi soyadımı veremiyordum. Bu nedenle doğurmaktan vazgeçtim. Ben kızıma aşığım ve onu karnımdan çıkan bin tane çocuğa değişmem... 2002'de yasa değişti. Ama şimdi de hastalığım nedeniyle iki yıl boyunca hamile kalmam yasak...
* Ameliyattan sonra sağlığınız düzeldi mi? Sağlığımın iyi olup olmadığını bilmiyoruz. Lezyon çok derinde. Beynimde, orada olmaması gereken bir zayıf damarlar yumağı var. Hâlâ beyin kanaması riski taşıyorum. Ama kendimi çok iyi hissediyorum.
* Yaşadığınız stresle yani Tuğçe'yi kaybetme korkusuyla alakası var mı rahatsızlığınızın? Hayır, bu hastalık doğuştan. Ama yaşadıklarımın üzerine, bu da pastanın kreması oldu diyebilirim. Fakat, dışarıdan trajedi olarak görünen hiçbir şey benim hayatımın trajedisi değil. Biz üç kişilik çok mutlu bir aileyiz...
İPEK DURKAL - MAGAZİN
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
