Kızlar ve gelinler
Eski Amerikan Büyükelçisi, Savunma Bakanlığı'nın üç numaralı ismi Eric Edelman'ın pazartesi günkü konuşması belli bir bağlamda değerlendirilmeli. Bu bağlam Türkiye'nin bitmez tükenmez üçüncü adam arayışı değil. Bu konuda oylama yapılsa sıralamaya gireceği meçhul Cumhurbaşkanı Sezer'e karşı, ABD'nin Turgut Özal'ı öne çıkardığı şeklinde bir okuma yanlış. Amerikan başkentinde Türkiye konusunda birbirine zıt iki saf var. Türkiye'den bazı kişiler ve siyasi odaklar tarafından körüklenen birinci saf, bugünkü hükümetten haz etmiyor. Bir şekilde iktidarının sona ermesinden yana. Dışişleri Bakanı Rice'ın başını çektiği ikinci saf ise Türkiye'nin kazanılmasından yana . Bunlar Türkiye'deki Amerikan düşmanlığını bir intikam nedeni değil, düzeltilmesi gereken bir olumsuzluk olarak değerlendiriyor. ABD'nin Irak Savaşı sonrasında yeniden belirlenecek stratejik önceliklerinde Türkiye ile birlikte çalışılmasından yanalar. Edelman'ın konuşması bu iki safın önde gelen kuruluşlarının Türkiye ile ilgili tartışmalar düzenledikleri bir haftanın açılışını yaptı. Bugün, ABD'nin yerleşik seçkinlerinin en önemli dış politika düşünce kuruluşu Council on Foreign Relations bir siyaset önerisini tartışmaya açıyor (www.cfr.org). Steven Cook ve Elizabeth Sherwood-Randall tarafından yazılan "ABD-Türkiye İlişkilerinde Yeni bir Dönem için İvme Yaratmak" başlıklı çalışma kapsamlı bir yol haritası çiziyor. Yarın ise sağcı Hudson Institute adlı kuruluşta son dönemde Türkiye ile ilgili hayli olumsuz yazılar yazmış kişilerin de katılacağı bir tartışma toplantısı yapılacak. ABD'ye en olumsuz bakan toplum olan Türkiye hakkında hayırlı şeyler söylenmemesi ihtimali yüksek.
Türkiye artık karar vermeli Türkiye'de çok saldırıya uğrayan ve buradan kırgın ayrılan Edelman hayli dengeli bir konuşma yaptı. Söylemek istediklerini sorucevap bölümünde dikkate değer bazı vurgularla tamamladı. Türkiye'de şu sırada gündemi işgal eden tartışmalarda taraf olmadan "kızım sana söylüyorum gelinim sen anla" türünden bazı mesajlar verdi, Türk-Amerikan ilişkilerinde bir kriz olduğunu en azından ima etti. Önümüzdeki dönemde Türkiye ile birlikte hareket etmeyi arzulayan ABD yönetimi, Türkiye'nin kendi öncelikleri ve tercihleri hakkında karar vermesini bekliyor. Özal örneğinden çıkarak, Edelman liderliğin risk almak demek olduğunu vurguladı. " Kriz durumları tercih yapmayı gerektirir . Bu tercihlerse genellikle ister iktidarda, ister muhalefette olsun milletin önündeki gerçek seçenekler hakkında vatandaşlarını eğitecek ve görüşlerini şekillendirecek liderler gerektirir.. .ciddi liderler kriz durumlarında bir köşede durmaz". İsmet İnönü'nün 1950 seçiminde kendisine darbe teklifiyle gelen generalleri reddetmesini özellikle zikretmesi, Türkiye'deki darbe sevdalılarına bir mesajdı herhalde. İnönü'den sonra Özal'a kadar Türkiye'de pek liderlik görülmediğini söylemesi ve şu sıralarda alternatif siyaset arayışlarını örgütleyen Süleyman Demirel'e hiç atıfta bulunmaması da herhalde kayda değerdi. Eski büyükelçilerden Mark Parris'in bir sorusu üzerine ülkesinin Türkiye-Rusya ilişkilerini desteklediğini söyledi. Ancak aralarında hala Kıbrıs ve Çeçenistan sorunları olan iki ülkenin "bu ilişkilerini doğal olmayan bir hatta oturtmaya çalışmanın da sonuç vermeyeceğini" ekledi. Kısacası Edelman, Türkiye'ye ve hükümete Müslüman, demokrat, mutlaka laik ve Batı sistemi içinde bir Türkiye'nin pek popüler olmasa da ABD ile birlikte hareket etmesi için çağrı yaptı. Hükümetin ve ülkenin bu çağrıya nasıl cevap vereceği de yakında görülür.
|