Sadece el-ense
Hollanda'nın ite kaka kazandığı iki maçtan sonra Arjantin karşısında yıkılmasını bekliyorduk. Genç bir kadro kurup, kupanın en havalı ekibi olan maviler, tribün şarkıları ile renk getirdikleri turnuvada, liderliklerini perçinlemenin peşine düşmediler. İlk maçlarının hırsını, bu kez "maçın gereği" felsefesine terk etmiş iki takımın, birbirine sürekli "el-ense" çekmesiyle ilk yarı bitti. İki takımın teknik direktörleri de sarı kart sınırındaki oyuncularını kulübeye oturtmuştu. Yani alan ve verenin razı olduğu, "itle dalaşacağıma, çiti dolaşırım" hesabının geçerli kılındığı bir taktik plan sahadaydı. Portekiz'in D Grubunu birinci, Meksika'nın ise ikinci bitirdiği kesinleşince, hem Arjantin, hem de Hollanda rakiplerini daha maç başlamadan böylece seçmiş oldular. Maçın "idare" bölümlerinde, tribünlerin güzelliğini bir kez daha görme fırsatını bulduk. Arjantin orkestrasının davulları, tribünlerine dakikalarca şarkılar söyletti. Stadın dörtte üçü, "Portakal" rengindeydi ama onların ağızlarını açacak halleri kalmamıştı. Bizi Köln'den Frankfurt'a taşıyan hızlı trenin rötarı hoparlörden anons edilirken, "Arjantin ve rakibinin seyircilerinin istasyonu işgal etmeleri nedeniyle" demesini notlarımıza düşmüşüz. Yanımızdaki koltuktaki Hollandalı bu işe fena bozuldu. Ama gerçek bu. Takımları var mı, yok mu belli değil ki... İkinci yarıda da iki taraf risk almadan "Ya olursa" diyerek birbirini tehdit etmenin yolunu aradı. Kulübedeki yedek yıldızlar sahaya sürüldü, onların hırsı zaman zaman oyuna tempo getirip 46 bin seyirciyi sıkıntıdan kurtardı.
|