Avrupa'da otel aramak
Pazartesi günü cümbür cemaat Lüksemburg'a gidiyoruz. "Hayrola?" demekte haklısınız. Ben de Ankara'daki birçok gazeteci ve Türk halkının büyük çoğunluğu gibi Avrupa Birliği olayını tamamen kopmuş, Çankaya, çetelermeteler derken hâlâ " aday ülke" olarak Avrupa'ya girmeye çalıştığımızı unutmuştum. Aslında yalnız ben değil, medya ve hükümet de Avrupa Birliği konusunda eskisi gibi heyecanlı gözükmüyor. Avrupalıların durumu da farklı değil. Dışişleri derseniz, Avrupa Birliği Genel Sekreterliği devlet katında Çocuk Esirgeme Kurumu'ndan daha fazla ilgi görmüyor; orada çalışan bürokratlar "Yetim kaldık" duygusu içinde sızlanıyor. Üstelik Avrupa Birliği'nden sorumlu bakan Ali Babacan aynı zamanda Hazine'den sorumlu olduğu için daha çok o kimliği öne çıkıyor.
Toplantı tehlikeye girmiş Ama neyse, diyelim. Tüm bunlar pazartesi günü Türkiye resmen Avrupa Birliği'yle müzakere başlayınca hallolacak diye umuyorduk.... Pazartesi günü Lüksemburg'da yapılacak Avrupa Birliği zirvesinde, şu ana kadar fiili müzakereler değil sadece "tarama süreci" denilen teknik safhayı tamamlamış olan Ankara, anlı şanlı bir törenle "Bilim ve Teknoloji" faslında müzakereleri açacak, müzakere yapılacak pek bir konu kalmadığı için o günü törenle tamamlayacaktı. Böylece Avrupalı olmak için tamamlamamız gereken 35 chapter'dan biri bitmiş, hemen ardından gelen ve nispeten daha sancılı geçmesi beklenen "Eğitim ve Kültür" faslı başlayacaktı. Kuşkusuz bu gezi, Ankara'nın kirli havasından bunalan bizler için tatlı bir seyahat; iç politika kavgalarında Türkiye için önemli bir psikolojik rahatlama olacaktı. Ancak şimdi duyuyoruz ki, içinde "Avrupa" ve "Birliği" lafları olan her senaryoda yaşandığı gibi, son dakika çıkan pürüzler ve Avrupa cephesinden gelen binbir türlü yeni kapris nedeniyle toplantı tehlikeye girmiş. Ajansların geçtiği haberlerden daha temkinli konuşmaya özen gösteren Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Namık Tan da dün gazetecilerle konuşurken "AB ülkeleri kendi aralarında toplantılar yapıyor. Biz de takip ediyoruz. Neticeye göre gerekli sonuçları çıkaracağız" demekle yetindi.
Lüksemburg'da oda kalmamış Kısacası bir günlük Lüksemburg gezimizin suya düşme ihtimali var. Ancak üst düzey bir Dışişleri yetkilisi "Belli olamaz. Gidebilirizde" diyerek beni teselli etmeye çalışıyor. Aslında bu haberi duyunca gazetecilerden "isabet olur " diyenler de yok değil. Nedeni Avrupa'ya yönelik bir alerji değil. Hafta başında Dışişleri Bakanlığı uçak kiralayarak bazı gazetecileri Gül ile beraber Lüksemburg'a götürmeye karar verdiğinde, uçağın bakanlık tarafından halledileceğini ancak otel bölümünün bize kaldığını biliyorduk. Nasıl oldu hatırlamıyorum ama biri "Bakanın kaldığı otelde yer yok, Sheraton'da kalalım" lafını ortaya attı. Sonra bir telefon numarası Ankara temsilcileri arasında dolaşmaya başladı. Neden sonra fark ettik ki, hepimiz Lüksemburg değil Brüksel'deki Sheraton Oteli'ne rezervasyon yapmışız. Şimdi bir çoğumuz otellerin neredeyse tamamen dolduğu Lüksemburg'da başımızı koyacak bir oda aramaktayız...
Yeşil ışık bekliyoruz Ama tabii bu işin şakası. Türkiye'nin pazartesi günü müzakerelere resmen başlayıp başlamayacağı, Avrupalıların önümüzdeki günlerde yapacağı bir dizi iç toplantı ve değerlendirme sonrasında belli olacak. Ya kapris galip gelecek ya da tarihe verilen sözler. İkincisinin gerçekleşmesi ve müzakerelere yeşil ışık yakılması halinde, hepimiz hafta başında güle oynaya Lüksemburg'a gideceğiz. O gece otel bulamayıp parkta sabahlamak zorunda kalsak da...
|