Gevşeme
ABD Dışişleri Bakanı Rice'ın geçen gün yaptığı açıklama çok uzun süreden beri bölgeyle ilgili en olumlu gelişmeydi. Bakan "İran uranyum zenginleştirme programını tümüyle ve kanıtlanabilir şekilde askıya alır almaz ABD, AB'li meslektaşlarıyla birlikte masaya gelecek ve İranlı temsilcilerle buluşacaktır" dedi. ABD'nin bu açılımıyla taraflar arasında Afganistan savaşı sırasında varolan diyaloğa dönüş yolunda bir adım atıldı. Hatırlanacağı gibi İran, Afganistan savaşı sırasında ABD'ye yardımcı olmuş, Bonn'daki Afgan anayasası çalışmalarında bu ülkenin demokratik nitelikte olması gerektiğini metne geçirmiş, Tokyo'da ise ABD'den sonra en yüksek yardımı öneren ülke olmuştu. İran'ın o dönemdeki Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi diyalog yolunun açılmasını isteyen barışçı ve filozof bir devlet adamıydı. Bu olumlu gelişmeler 2002 Ocak ayında Başkan Bush'un yaptığı "Birliğin Durumu" konuşmasında İran'ı şer eksenine dahil etmesiyle kesintiye uğramıştı. Yeni muhafazakârlar, Ortadoğu'nun tümünde rejim değişikliği tasarladıklarından İran'la yapılacak herhangi bir teması terörizme verilen bir ödün olarak değerlendirme eğilimindeydiler.
İran pazarlık önermişti Gareth Porter'in The American Prospect dergisinin 6 Haziran tarihli sayısında yazdığına göre Irak işgali başlamadan önce İran bir açılım yapmaya niyetlendi. ABD'nin buna yanaşacağını düşünmek için Tahran'ın güçlü gerekçeleri de vardı: Yeni Irak'ta, İran'a bağlı Şii kadrolar güç kazanacağı için İran'ın işbirliği istikrar açısından önem kazanacaktı. ABD İran'ın nükleer programından rahatsızdı. Üstelik 2002'de İran'ın ele geçirdiği El Kaide üyelerini sorgulamayı istiyordu. Bu hesaplarla hareket eden ve sıranın kendisine gelebileceğinden kaygılanan İran, Irak'taki Amerikan işgali başladığında ABD'ye bir belge sundu. Porter'in elinde olduğunu söylediği belgede İran, ABD'ye nükleer program, İsrail ve El Kaide konularında bir genel pazarlık önerdi. ABD'ye "kitle imha silahları, terörizm ve bölgesel güvenlik ve ekonomik işbirliği" konularında birer yol haritasını şekillendirecek müzakere heyetleri kurulmasını teklif etti. Dışişleri Bakanlığı'nın sıcak baktığı Rumsfeld, Cheney ve yeni muhafazakârlarca reddedildi.
ABD'nin seçeneği yok ABD'nin dünyayı yeniden yaratabileceğine inandığı o günler çabuk geçti. Irak tam bir fiyaskoya dönüştü. İran güçlendi, petrol fiyatları nedeniyle geliri arttı ve en önemlisi Cumhurbaşkanı değişti. Mahmut Ahmedinecad'ın başkanlığında İran'daki iktidar odakları arasında en fazla sertlik yanlısı olan grup ön plana çıktı. İran'ın yıllardır nükleer programı konusunda yalan söylemesi, bazı yaptıklarını gizlemesi AB üçlüsünü sertleştirdi. Yeni Başkan'ın Yahudi soykırımını reddeden cehaleti ve İsrail'in yok edilmesini talep etmesi krizi derinleştirdi. Bugün ABD karşısında İran bir hayli güçlü durumda. Bush yönetiminin gerçekçi sayılabilecek bir askeri seçeneği yok. İran ile bağlantılı sorunların güç kullanarak çözülmesi, tehditle halledilmesi mümkün değil. Amerikan toplumunun yeni bir savaşa tahammülü yok. Rice'nin son açılımı bu durumu yansıtan gerçekçi bir değerlendirmenin sonucu. Aslında İran toplumsal gücü açısından göründüğünden zayıf ve güvenlik konusunda derin endişeleri olan bir ülke. İpi iyice gererek ABD'nin bu açılımını zorlamada başarılı oldu. Bu noktadan itibaren ülkedeki daha aklı başında seçkinler siyasete ağırlık koymazlar ve ipi germeyi sürdürürlerse o zaman işin rengi değişebilir. Bu gelişmelerde yapıcı bir rol üstlenen Ankara, umulur ki Tahran'ı ipi daha fazla germemeye de ikna edebilecektir.
|