|
|
Esasında yok farkımız
Beylik laftır ama çok geçerlidir; "Sana yapılmasını istemediğin şeyi, sen de başkasına yapma.." Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın ayrılma kararına gerekçe olan kulüp dışı etkenleri, şimdi Galatasaray camiası Adnan Polat önderliğinde, Beşiktaş ise kontrol edemediği yöneticileri ve yayın organlarıyla paratoner gibi üstlerine çekmeye başladılar. Polat, göreve geldikten sonra sivri demeçler verdi. Bunlarda amaç ümidi kalmamış camiasını ayaklandırmak, buldozer gibi giden ezeli rakibinin başarısını küçültmeye çalışmaktı. Bir yönetici adına doğru hareketler olarak yorumlanabilir. Çünkü düştüğü yerden kaldırması gereken bir kulüp var ve tek başına bu sorumluluğu üstlendiği için de başka çıkış yolu yoktu. Ama ne zaman ki elini tribünlere uzatıp saati sordu, sonrasında 'hindili tişörtü' üstüne geçirdi, Polat o zaman yönetici olmaktan çıkıp, taraftar bölümündeki yerini tekrar aldı. Bundan sonra yeni elbisesinin gerektirdiği saygıyı görmek için boşuna uğraşacaktır. Safını belli ettiği için, taraftarların birbirlerine olan hitapları ile anılacak ve gelecek günlerde bugün Aziz Yıldırım'ın şikayet ettiği olayları yaşamaya başlayacak. Kutlayamamaktan şikayet ettiği şampiyonluğun suçunu Aziz Yıldırım'ın ayrılma kararına bağlaması da bu yüzden. İnsan yutamadığı bir şeyin tadını nasıl bilsin. Yıldırım Demirören de aynı kulvarda Fenerbahçe'ye savaş açmıştı. Kongre dedikodularının yapıldığı, takımının liderden 30 puan geriye düştüğü dönemde Aziz Yıldırım'a karşı bayrak açtı. Hamaseti toplum olarak severiz. Beşiktaş camiası bu söyleme can simidi gibi sarıldı. Tribünler takımlarının ligdeki durumundan çok, Fenerbahçe Başkanı ile uğraşmaya başladılar. Demirören yönetici olarak başarıya ulaştı. İzmir'deki kupa finalinde Yıldırım'a küfür eden grubu bir el hareketi ile susturdu Demirören. Demek ki bu gücü vardı. O zaman sezon boyunca edilen küfürlere seyirci kaldığını da kabul etmek gerekir. Son olarak da kulübünün resmi yayın organında, 100 yıllık rakibi ile dalga geçirtiyor. Bu analizleri başkaları da yapıyor. Ama onlar bunları yazmak yerine Aziz Yıldırım'ın hareketleri ile uğraşıyorlar. "Uğraşmasınlar" diyemeyiz. Ama ellerine kalemi aldıklarında vicdanlarını da tartsınlar. Kalemler okuyucu için mi oynuyor, yoksa gönül verilen renkler için mi, karar versinler. Kimse kimseden daha iyi veya daha kötü değil. Sadece diğerlerinden daha başarılı olduğu için Aziz Yıldırım ön planda . Tek hedef o... Yanlışları yok mu? Elbette var. Ancak bunları eleştirenlerin, kalemlerindeki veya dillerindeki tartıyı gönüllerine göre yapması yanlış. Kötü hiçbir zaman örnek değildir. Yol yakınken, Türk sporunun üç lokomotif kulübünün öz eleştiri mekanizmasını çalıştırması ve 100 yıllık tarihlerine uygun hareket etmesi gerekiyor. Bıraksınlar, taraftarlar birbirleri ile istedikleri gibi dalga geçsin, sevinçlerinin tadına varsın. Kendi kendilerine kaldıklarında onlar da buna katılsınlar. Ama üstlerindeki yönetici elbisesinin hitabının farklı olduğunu artık anlamalılar. Eğer bu ülke spordaki şiddetten, küfürden şikayet ediyorsa, bunun nedeni yöneticilerdir. Başka adres aramasınlar.
|