Yol göstericimiz deneyim olmalı
Danıştay'a yönelik saldırının ardından Türkiye'de tuhaf bir hava estirilmeye başlandı. Kimi gazetelerde yayınlanan köşe yazılarını okursanız, faili meçhul cinayete rastlanmayan, devlet içinde yasadışı örgütlenme olmayan, işkencenin adı bile geçmeyen, "devlet adına kurşun atanın" yaşamadığı bir ülkeden söz ediliyor sanırsınız. Susurluk'un örtbas edilmesine suç ortaklığı yapanlar şimdi de Danıştay saldırısının ardında kirli bir çete olduğu savını çürütmeye çalışıyor. Bu saldırıda da adı geçen kişilerin geçmişte gerçekleştirdiği eylemlerin üzerine gidip sorgulamış ve bir sonuç çıkaramamış havasındalar. Oysa hepimiz biliyoruz ki, onların ne köşelerinde ne sayfalarında Gladio'dan, çetelerden haberlere rastlamazsınız. İpekçi Suikasti Mehmet Ali Ağca'nın çılgınlığı, Özal'a suikast girişimi Kartal Demirağ'ın hasta ruhunun dışa vurumudur onlar için. Özdemir Sabancı niye öldürüldü diye sormazlar, çünkü olayın Dev-Sol'a yıkılmış olması yeterlidir onlar için. Oysa biliyoruz ki, bu ülkedeki suikastlerin tetikçisinin kimliği ne olursa olsun, hedefi tektir. Vatandaşta güvensizlik duygusu yaratmak, kafalarda soru işaretleri doğurmak, muhtemel muhaliflere gözdağı vermek ve sonuçta ülkeyi tartışılamayan, konuşulamayan bir ortamda istikrarsızlığa sürüklemek. Tetikçisinin Ağca, Alparslan veya Demirağ olması fark etmez. Önemli olan tetiği çeken el değil, o eli yönlendiren beyindir. Şimdi tartışılması gereken eldeki tetikçi kadar, bu cinayetin neden böyle bir ortamda işlendiği olmalıdır. Doğru yerde, doğru soruları sormazsak varacağımız sonuç da yanlış olacaktır. Türkiye'nin yakın geçmişi, bu tip cinayetlerin ardından yaşanan karmaşalarla doludur ve bu olaylar hepimizin hafızasında tazeliğini korumaktadır. Bu olayları başka bir coğrafyada yaşanmış gibi ele alırsak, geçmişin tuzaklarına düşmekten kurtulamayız. Amerikalı düşünce adamı John Dickinson'ın ünlü sözünü hatırlayalım, "Deneyim bizim tek yol göstericimiz olmalıdır. Us bizi yanlış yönlendirebilir." Bizim tarihimiz Osmanlı'dan başlayarak bizim için önemli bir laboratuardır. Şiddet ve terörün siyaset aracı olarak kullanıldığı bu topraklarda, kendi teorilerimizin haklılığını ispat için cinayetlerin üzerine gitmez veya başka yönlere çekilmesine destek olursak, sadece yeni çılgınlıkları cesaretlendirmiş oluruz. Demokratik sürecin terör eylemleri sonucu kesintiye uğradığı ülkemizde, bu tip cinayetlerin gerçek hedefi üzerine yoğunlaşmazsak tarihi bir yanılgı içine düşeriz. Yaşadığımız bunca acı deneyimden sonra böyle bir tuzağa düşmenin hesabını ise tarih önünde hiçbir zaman veremeyiz. Sonuçta, kazananın kupa alacağı bir fikir münazarası yapmıyoruz. Unutmayalım, demokratik rejimin geleceğini konuşuyoruz.
|