Nalına, mıhına
Bu işi ne için yapıyoruz? Bu meslekte sık sık sorulması lazım. "Rüzgâr gülü ıslıkçılıklar", "daimi andıç medyası"; her cins "biat medyası" nda sadece pozisyona göre "seçmeci, ayrımcı sertleşenler" de sormalı; "Biz hakikaten ne yapıyoruz" diye.
Bu sütunda günlerce, "Hükümet ve Maliye Bakanı tarafından borsacı Kutman ile Ofer'e bir gecede elden ikram yüzde 15'lik hisse" meselesi yer aldı. TÜPRAŞ'a sokulan "Truva atları" da. Kuşadası ve Galata limanlarının kendin pişir kendin ye durumları da. Çok ciddi siyasi, hukuki boyutunun bulunduğu, kafayı yememiş bir demokratik, hukuk devletinde bunlara yer olamayacağı... ayrıca, din, iman, ahlak, yani inanç dünyasına da bu nevi arsızlıkların sığamayacağı. Galata ve Kuşadası'nın hukuk duvarına çarpmasının ardından, başta Maliye Bakanı, elden teslim hisse dağıtanlar ile alanlar TÜPRAŞ'ta da "Dur bakalım" diyen hukuka çarpıldı. "Kemal Abi" yi de korumak adına Başbakan, bu tür yazanları "Sermaye ırkçısı" diye suçluyordu. Şimdi o işlemlerde kendileri şüpheli ve zanlıdır!
Bu sütunda günlerce, "Sauna operasyonu magazinleşmesin" diye yazıldı. "Sauna çetesi" denip sadece magazin ve mafya dünyasıyla sınırlı tutularak, hakikaten didiklenmeden yapılanın "eksik gazetecilik" olduğu söylendi. "Çete" nin Tatlıses işleri, şöhret diye yazılıp çizilirken, "Özel harpçi subay" ın, eski Emniyet Genel Müdür Yardımcısı'nın, özel harp harita, planları, eğitim alanlarının, patlayıcıların üstünün çizilmemesi gerektiği de. Israrla, kim bilir kaç yazıda. Bu tür çeteleşmeleri sadece "adi suç" kapsamında görmeye çalışmanın, elbette yargı kararı olmadan suçlu ilan edilmese de, ne olduğunu tam anlamadan geçiştirmenin ciddi gazetecilik yanlışı olduğu tekrarlandı. Şimdi hamamcılar da tekrar "mercek altında"! Başbakan onca zaman sonra kürsüden anıyor.
Bu sütunda günlerce, Savcı çok yanlış yapsa da, hatta iddia edildiği gibi komplocu olsa da, Şemdinli'de, oralarda "PKK terörü ve hain mayınları" dışında da izah edilemeyen bombalar, patlamalar bulunduğu... bunun da bir hukuk ve demokrasi, güvenlik sorunu olduğu yazıldı. Hatta komplo ise, Savcı'nın komplosunun açıklanma gereği de. Savcı ile Emniyet İstihbarat Başkanı görevden alınırken... tamam alınsınlar da, iddianamede halen yer alan, "Ülkeyi karıştırmak üzere çeteci oluşumlar" değerlendirmesi şu anda en hayati tespitlerden biri haline geldi. Hükümetin basiretsizliği ile Genelkurmay'ın hukuku ezen "aşırı güç kullanımı" nın ve medyanın 180 derece çarkının bu ülkede gerçekleri ve tehlikeleri anlama imkanını yok ettiği de bu kuyuda debelenip durdu.
Şuna kafam takıldı: Büyük çoğunluk gibi, Atatürk' ü ne kadar çok severseniz sevin, sayarsanız sayın... ister asker, ister sivil olun... Aklınıza hiç, kocaman tablo içinde, Türkiye haritası üstünde, Türkiye adeta avucunuzda, Karadeniz açıklarında tepeden bakarak, kendi fotonuz ile Atatürk'ünkünü yan yana, omuz omuza aynı büyüklükte montajlayıp, sanki iki silah arkadaşı, sanki içtikleri su ayrı gitmemiş iki devlet adamı gibi koymak aklınıza geldi mi, gelir miydi hiç? Onca general, subay, astsubay, şehit ailesi, İstiklal Savaşı gazisi bunu hiç düşündü mü, yaptı mı, aklından geçirdi mi? Memleketini, yurdunu, tarihini, cumhuriyetini seven milyonlarca milyonlarca insan doğdu, büyüdü, öldü ve yaşıyor bu topraklarda; kaçının kafası bunu makul, mazur, haklı, mantıklı görebilirdi? Bakın; isterse pek kahraman olsun; bu tür tablolar "hastalıklı" dır. Tepeden bakıp çoğumuzu böcek gibi görürler. Onlar Atatürk' ün yanına, arkasına, ona hiç sormadan yapışırken; esas dertleri, bizim darbeci, işkenceci, adam asmacı dönem lideri diye tepki duyduğumuz Evren' e karşı "Kenan Paşa Kompleksi" dir. "KPK", çok sayıda subaydan farklı olarak, bazılarının kendilerini de pekala o mevkie layık görebilmeleri, onun bulduğu fırsatı bulamamanın öfkesiyle yahut bulma histerisiyle yanmaları, "O bile oraya çıktıysa, benim neyim eksik" diye kıvranmalarıdır. Bu ülkeyi çoğumuz çok seviyoruz; onu taciz etmeyi, birbirine düşürmeyi hiç düşünmeden!
|