Türkiye, yurtiçi risklerin etkisiyle en zayıf halka
Dün Danıştay baskınının ve cenaze töreninin ardından üç günlük tatilde siyasi gerginliğin nasıl hazmedildiğinin, erken seçimle bitebilecek siyasi gerginliğin ve riskin ilk test edileceği gündü. Sadece bu nedenden bile piyasaların olumsuz açılması bekleniyordu. Nitekim ekonomi yönetimi de böyle düşünüyor olacak ki, IMF ile gözden geçirmenin tamamlanması ve piyasaların işleme açılacağı saatlere yetişmesi için, büyük çaba sarfetti. Normalde 18 Mayıs'ta Türkiye'den ayrılacağını açıklayan IMF heyeti gidişini erteledi. 3'üncü ve 4'üncü gözden geçirmeler birleştirilerek IMF'ye gönderilecek niyet mektubu üzerinde anlaşmaya varıldı. Gözden geçirmeler bazı şartların yerine getirilmesi halinde temmuz ayında IMF İcra Direktörleri Kurulu'nun onayına sunulacak.
IMF çapası yetmedi Gözden geçirme açıklaması piyasaların başlangıç saatine yetiştirildi. Ama piyasaları kurtarmaya yetmedi. Çünkü, bizzat açıklamaların fiyatlara belli bir etkisi oldu. IMF Türkiye Masası Şefi'nin "Merkez Bankası, para politikasında gelecek aylarda ihtiyatlı olmalı" sözü faizin yükselişini destekledi. Piyasalar, Merkez Bankası'nın kısa vadede faiz indiriminden umudunu kesti. Bunun yanında piyasalara asıl büyük baskı başka alanlardan geldi. Çünkü IMF ile yürütülen program veya IMF çapası piyasaları ve ekonomiyi bugünlere taşıyan ayaklardan sadece biri. Sadece bu ayakta yapılan güçlendirme, durumu kurtarmaya yetmedi. Yetmedi ama belki böyle bir güçlendirme yapılmasa veya dün sabah saatlerine yetişmeseydi, piyasalar haftaya daha kötü başlayabilirdi. En azından bu önlendi.
Dış borsa etkisi Ama geriye siyasi riskin ortaya çıkması ve dış piyasaların kötüleşmesi kaldı. Siyasi risk karşısında belki hükümetin yapabileceği bir şeyler var. En azından gerginliği yumuşatma hükümetin elindeki bir şey. Ama dış piyasalardaki bozulmaya yapılabilecek bir şey yok. Yabancılar satıp gidiyor. Riskleri artmış bir ülkeden kârlarını realize edip çıkıyorlar. Giderken de piyasaları yıkıp gidiyorlar. *Dış piyasalar yanında erken seçimi tetikleyecek siyasi gerginliğin de etkisiyle dün Hazine faizi yüzde 16'ya vurdu. 2 Mart'tan bu yana yükselişi 3.75 puanı buldu. *Borsadaki günlük kayıp yüzde 8.3 düzeyine vardı. Böyle bir günlük kayıp, 1 Mart Tezkeresi'nin reddedilişinin ardından ilk işlem günü olan 3 Mart 2003'te yüzde 12.5'lik düşüşten sonraki en büyük kaybı oluşturdu. *Liranın günlük değer kaybı dolara karşı yüzde 1.18, Euro'ya karşı yüzde 0.99 olarak gerçekleşti.
En zayıf halka Sonuçta lira değer kaybında Güney Afrika ile borsa düşüşte Rusya ve Hindistan ile yarıştı. Ama mart başında tetiklenen küresel türbülans sonrasında Türkiye her iki alanda da seribaşı olmuş durumda. Şuphesiz burda, Türkiye'nin kendine özgü bazı risklerin ortaya çıkması etkili oldu. Sonuçta Türkiye, yaşanmakta olan küresel dalgalanmada zincirin en zayıf halkalarından biri olmaya devam etti.
Dışarısı da oynak Ancak finansal piyasalarda belirsizlikleri ve oynaklıkları artıran en önemli neden dış piyasaların oynaklığı ve yabancı yatırımcıların davranışı. Zaman zaman enflasyonda ve faizlerde yükseliş korkusunun yerini rahatlamanın almasıyla dış piyasalar da oldukça oynaklık gösteriyor. Dış piyasaları izleyen yerli piyasaların da oynaklığı artıyor. Özelinde ise cari açık kaynaklı ekonomik risk yanında siyasi risklerin doğması ve geçmişte yüksek kârlar elde etmiş olmalarının avantajıyla yabancılar gelişmekte olan ülkeler arasında en çok Türkiye kağıtlarını satışa koyuyorlar. Bu da dış kaynaklı türbülans döneminde Türkiye'yi parası dolara karşı en çok değer kaybeden ve borsası en çok düşen ülke haline getiriyor. Ekonomide ve piyasalarda parlak dönemi yaratan olumlu gelişmelerde olduğu gibi, şimdi de olumsuz gelişmeler birbiri ardına geliyor.
Sonuç "Birden fazla şeyin ters gitme olasılığı varsa, mutlaka zararı katlayacak bir sırayla ters gider" Edward Murphy
|