|
|
|
Renkler ülkesi Peru
Sadece bu ülkeyi gezerek nasıl bütün Güney Amerika'yı gezmiş gibi oluyorsanız, And Dağları'nda yaptığınız yolculukla da tüm Peru'yu görmüş gibi hissediyorsunuz.
Peru'yu fetheden Conquistador Francisco Pizarro, Peru'yu zamanın İspanya Kralı beşinci Carlos'a şöyle tarif etmişti: "O kadar güzel bir ülke ki, sizi temin ederiz, İspanya'da bile takdir görür!" Harper's Bazaar dergisi, şubat sayısında Coşkun Aral'ın muhteşem fotoğrafları eşliğinde Güney Amerika'nın büyülü ülkesi Peru'yu tanıttı. Kıtanın en büyük üçüncü ülkesini diğer kıta ülkelerinden ayıran en önemli özellik, Peru'nun coğrafyasının, dokusunun ve kültürünün bölgeden bölgeye değişkenlik göstermesi. Sadece bu ülkeyi gezerek, tüm Güney Amerika'yı dolaşmış kadar olmak mümkün. Dünyanın en yüksek rakımlı gölü olmakla ünlenen Titicaca'nın bulunduğu Puna şehrinde, İspanyollar'ın etkisi az da olsa devam ediyor, ancak İnka etkisi daha ağır basıyor. Puna, deniz seviyesinden yüksek rakıma gelip de hastalanan insanların gömüldüğü turist mezarlarıyla dolu. Yükseklik ve basınç farkına alışmak gerçekten zor. Vücudunuzun ne hale geldiğini anlamanız için çantanızdaki krem ve şampuan şişelerini açmanız yeterli. İçine çekilip büzülmüş gibi duran şişelerdeki sıvılar ufak bir patlama sesiyle yüzünüze fışkırıyor. İşte vücudunuz da aynen bu durumda. Güneş Tanrısı Manco Capac ve kardeşi Mama Ocilo'nun bu gölün sularında doğduğuna ve İnka Hanedanı'nı kurduklarına inanılıyor. Bu nedenle göl, İnka halkı için çok değerli ve sadece manevi anlamda değil, maddi anlamda da büyük önem taşıyor. İspanyollar ülkeyi fethedince henüz banka kasası teknolojisinden faydalanamayan İnkalar altınlarını kaptırmamak için göl sularına bırakmışlar. Gölde bir hazinenin gömülü olduğu efsanesi hala dilden dile dolaşıyor ülkede. Puna sokakları İspanyol Kültürü ile İnka kültürünün ufak bir kasabada buluşmuş halini yansıtıyor. Burada bulamayacağınız tek şey, Amerikan kültürü. Canınız kola çektiyse, "İnka kola" imdadınıza yetişiyor. Meşrubat istiyorsanız, mısır şırası emrinize amade. İnsana Peru'da olduğunu hatırlatan bir başka şey de, renkler. Bu ülkedeki elbiseler, tabelalar, kumaşlar hep parlak ve canlı renkler kullanılarak yapılmışlar. Peru'ya gelip de Cuzco'daki kayıp İnka şehri Machu Picchu harabelerine gitmemek, Mısır'a gidip piramitleri görmemek gibi bir şey. Sadece Peru'yu gezerek nasıl bütün Güney Amerika'yı gezmiş gibi oluyorsanız, And Dağları'nda yaptığınız bir tren yolculuğuyla da tüm Peru tecrübesini yaşamış gibi hissediyorsunuz. Pencereden gördüğünüz, tarlada çalışan ya da çamaşır yıkayan kadınlar, futbol oynayan çocuklar, zirveleri bulutlarla kaplı yemyeşil dağlar, size farklı bir Peru macerası yaşatıyor. Peru, görülmeye değer.
|