|
|
|
|
|
|
Şener: Süreç beni yıpratıyor
Haftanın flaş ismi Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener ile iki gündür GAP illerini dolaşıyoruz. Şener, geziye iki oğlunu; Bedirhan (1982) ve Şamil'i (1983) de getirmiş... Bedirhan Şener, bir süre önce kulağındaki küpeyi çıkarmış. Belli ki siyasi malzeme yapılmasından rahatsız olmuş. Zaten her ikisi de gelecek yaşam sürelerinde siyaseti düşünmüyor. Adıyaman'da GAP İdaresi ile UNDP'nin ortaklaşa düzenlediği "yoksulluk ve işsizliğin giderilmesine" ilişkin toplantısı sonrası Kahramanmaraş'a doğru giderken minibüste sohbet ediyoruz. Konu; cumhurbaşkanlığı tartışmaları... Şener, adının bu kadar sık gündeme getirilmesinden rahatsız. "Aktüel konuyla ilgili değerlendirme yapmak istemiyorum. Türkiye'nin gündemi bu olmamalı" diyor. Nedenini de şöyle açıklıyor: " Cumhurbaşkanlığına adaylığı düşünmediğimi söyledim. Şimdi Türkiye bir yıl boyunca bu konuyu mu tartışacak?..."
Çankaya türküsü Bu aşamada Adıyaman'daki sıra gecesi sırasında türkü okuyan gencin kendisine yaptığı sürprizi anımsatıyorum. "Sakine niye gittin tütüne..." türküsünün kendisine uyarlanarak okunduğu hali tekrarlıyorum: "Abdüllatif Şener'im-Başarılar dilerim-Şu Meclis'in içinde-Çankaya senin yerin..." Her aşamada bu gibi durumların karşısına çıkacağını belirtiyorum. Şener, şu tepkiyi veriyor: "Bir yıl boyunca bu konunun konuşulması çok sıkıcı ve yorucu olur..." Çocuklarına ne düşündüklerini sorduğumda yanıt büyükten; Bedirhan'dan geliyor: "Biz babamın işini babamıza bırakırız..." Şener, oğluna "aferin" der gibi gülümseyen bir bakış gönderiyor. Dövizde önceki gün gerçekleşen hareketliliğin nedeninin de Çankaya tartışmasına bağlandığını belirttiğimde yanıtı şöyle oluyor: "Demek ki Çankaya tartışmasını yapmayalım demekle haklıymışım. Ama ben yükselişi buna bağlamıyorum. IMF konusu söyleniyor; biz stand-by tamamlanana kadar programı sürdüreceğiz. Merkez Bankası yönetimi de kurallara bağlı..." Adaylık konusunda sözünü tekrar ediyor: "Ben bu süreçten önce aday değilim. Sadece bu ülkede güzel şeyler olsun istiyorum."
Türban ayrıcalık olamaz Şener'e bürokrasideki atamalarda, eşinin türbanlı olmasının bir kademe yükselme unsunu haline geldiğine ilişkin eleştirileri de anımsatıyorum. Yanıtı şöyle oluyor: "Bakan arkadaşlarımın bürokratın özel hayatına göre atama yaptığına inanmak istemiyorum. Belki bazı bölgelerde milletvekillerinin etkisi olmuş olabilir. Ama türban bürokraside ayrıcalık olamaz." Şener, 'bir siyasi iktidarın oluşturduğu kadrolarda halkın kendisini görme olanağı bulmak isteyeceğini' kayda geçiriyor. Devam ediyor: "Ama bazı yurttaşların kendisini dışlanmış hissetmesi, bazı görevleri sosyal yaşantısı veya görüşü dolayısıyla elde edemeyeceği duygusuna kaptırılması doğru değil. Dilerim böyle şeyler olmuyordur..." Konuyu Selanik'te Atatürk'ün doğduğu evdeki anı defteri olayına getiriyorum. Fethi Dördüncü'nün anı defterine yazdıklarına tepki gösteriyor: "Bu gibi şeylere izin verilirse duvar yazılarına döner..." Kendisinin Dördüncü hakkında dava açıp açmayacağı soruma yanıtı kısa oluyor: "Dava açmayı henüz düşünmedim...." 9. Cumhurbaşkanı Demirel'in gezilere başlama kararını, DYPAnavatan'ı birleştirme hareketi olarak görüyor. Sonuç getirip getirmeyeceğine ilişkin de şöyle diyor: "İki partiyi birleştirmek kadar zor iş yok. Demirel'in kendisi dışında bir isim altında birleştirmesi de zor..." Cumhurbaşkanlığına tartışmasına dönmek istediğimde sözümü şu cümleyle kesiyor: "Kapatalım, çünkü süreç beni yıpratıyor..."
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|