Şampiyon gibi
Trabzonspor'un maçı kendi alanında kabul etmesiyle Fenerbahçe'nin çıkmaza girdiği anlaşıldı. Saracoğlu'na da aynı mantıkla çıkmışlar, takım olarak geride kalıp risk almamışlar, beraberliği kaptıkları gibi galibiyeti de kaçırmışlardı. Ama bu oyun ne Avni Aker'dekilerin beklediğiydi, ne de altı gollü Rize yolcularının becerisinin gerektirdiği. Korku dağlarının ardına sığınan iki teknik adamın, önemli maçlardaki rutin kararlarındandı. Fenerbahçe maçın başından sonuna kadar bu sıkışık oyuna hükmetmeye çalıştı. Tek çözüm maçı mümkün olduğu kadar kenarlarda oynamaktı. Ümit ve Deniz bu görevi üstlendiler, kilidi kırmaya çalıştılar. Bu mücadele içinde Alex ve Anelka pek ortada görülmedi. Sıkıştıkları alandan çıkamıyor, istedikleri gibi top alamıyor, aldıklarını da etkili kullanamıyorlardı. İlk yarı bittiğinde Fenerbahçe'nin neredeyse pozisyonu yoktu. Trabzonspor ise yarım pozisyonu gol yapmıştı.
SEMİH YANLIŞI DÜZELTTİ Daum'un "durum" kararları konusundaki sıkıntısı, 57'de Semih'in oyuna girmesi ile çözüldü. Tek forvet Anelka'ydı. Anelka ile Nobre'nin kaliteleri farklıydı. Nobre olmazsa, buna en çok uyan oyuncu Semih'ti. Ama Daum, Anelka ile başladı, sonra Semih ile devam etti. Bunun için gol yemesi gerekiyordu. Semih'e düşen de hocasının yanlışını düzeltmek oldu. Büyük takım olmanın gereği, rakibini ve maçı kendi isteğine göre yönlendirmektir. Trabzon'daki ikinci 45'te beraberliği sağladığı anda Fenerbahçe rakibini istediği gibi yoğurdu. Semih'in geçen sezonlarda olduğu gibi şampiyonluğun kaderine etkileyen golleri ile maçı kazandı. Fenerbahçe bu ligin kurdu. Çünkü ensesi kalın. Çünkü kendi işini kendi görüyor. Yedi gün önce Galatasaray'ı yendi. Dün Trabzonspor'u . Üç gün sonra Beşiktaş ile kupa finalini oynayacak. Kendisi dışındaki üçüncü büyük ile de kozunu paylaşacak. Lig bitmeden önce bu yılın gerçeği ortaya çıkacak. Bu maçla Fenerbahçe gerçek saygıyı hak etti. Çünkü Turkcell Ligi'nde yenemediği tek takım kalmıştı, o işi de bitirdi. Bükülmeyen bilek, İstanbul'a şampiyon gibi dönüyor.
|