Fair play hikâyedir
Maçtan sonra yorum kolay... Yendiysen, "takım müthiş..." Yenildiysen, "hocayı kovun..." E babam da yazar bunu. Onun için ben maçtan önce yazayım yorumumu...
Hasta Göztepeli'yim. Göz Göz Göztepe. İzmir'de Göztepe Muhtarlığı'na kayıtlı otururdum, İstanbul'da da Göztepe Muhtarlığı'na kayıtlıyım. Cinslik parayla değil yani...
Defalarca karakolluk oldum. Coplandım. Parmağım kırıldı. Bu yaşa geldim... Utandığımı söyleyebilirim. Uslandığımı söyleyemem.
Bu nedenle, şimdi çıkıp, "sağduyulu olmak lazım" falan diyecek halim yok.
Bir haftadır gözlemliyorum Fenerli ve Galatasaraylı arkadaşlarımı... Durum vahim. Hadise "sportif rekabeti" aştı. Nefret var ortada... Aksini söyleyenin ya futbolla alakası yoktur ya da dünyadan haberi...
Bakın diyor ki Aziz Yıldırım: "Küfre karışmam..." Yani, sövün... Şişe de atılacak. Çünkü saha kapanmış kapanmamış, hiç önemi yok bu saatten sonra... Fener yensin... Erciyes maçını Ay'da bile oynamaya razıdır, Ay'da...
Biliyorum, topa tutacaklar... "Yakışır mı gazeteciye" filan... Halbuki, size gazete köşelerinden "fair play kazansın" diye maval okuyanlar, maçtan sonra en yakın arkadaşına, "nasıl geçirdik" diye mesaj atıyor. İkiyüzlülüktür bu. Ve bu ikiyüzlülüktür, bu ülkenin başına gelen tüm felaketlerin sebebi.
Uzatmayalım... "İtirafçı bir holigan" olarak, çağrım Emniyet Müdürü'ne... Stattaki 4 bin polis yetmez. Dışarısı da var bu işin... Çünkü evet, maç 90 dakikadır. Ama maçtan sonraki 90 dakika daha önemlidir. "Maç bitti, yapı paydos" deyip, gevşerseniz eğer... Kan dökülür yarın.
|