Siz olsanız verir miydiniz?
5 yaşındaki çocuk, gözlerinin önünde annesini öldüren aileye teslim edilebilir mi? Bu ailenin üyeleri dedesi, anneannesi, dayıları olsa bile? Almanya günlerdir bu soruyu tartışıyor. Kahramanlar sosyologların ifadesiyle "Bedeni Almanya'da, aklı ve ruhu Anadolu'da yaşayan" bir aile olduğu için, Türkiye de tartışmaya çekiliyor. Gelenekleriyle, töresiyle, inancıyla ve elbette bu kokteyle karıştırılan AB adaylığıyla... Hatun Sürücü olayından söz ediyoruz. Hatun Sürücü, Erzurum'dan Berlin'e gelmiş bir ailenin kızıydı. 15 yaşında kapandı, 16'sında memlekete gönderilip amcaoğluyla evlendirildi. 17'sinde hamile kaldı, 18'inde anne oldu. Oğluna Can adını verdiler. Eşi sürekli dövüyordu. Sonunda canına tak etti, boşanıp oğluyla Almanya'ya döndü. Hayata yeniden başlayacaktı. Ailesinden ayrı yaşamaya karar verdi, başını açtı, meslek edinmek için okula gitti. İş buldu. Alman arkadaşları oldu. Ve 7 Şubat 2005'te Berlin'de bir otobüs durağında 5 kurşunla öldürüldü. En küçük kardeşi, 18 yaşındaki Ayhan Sürücü tarafından. Silahı büyük kardeş Mutlu sağlamış, ortanca kardeş Alpaslan ise infaza tanıklık etmişti. Üç kardeş anne ve babalarına "müjde"yi verdiler: "Namusumuzu temizledik." Çünkü Hatun Sürücü aile meclisi kararıyla ölüme çarptırılmıştı. Gerekçe: "Hayat tarzıyla ailenin şerefine ve namusuna leke düşürmesi." Bir yıl süren davada Ayhan 9 yıl 3 ay hapse mahkum oldu. Cinayet sırasında yaşının küçüklüğü nedeniyle. Diğer kardeşler beraat etti. Ancak Ayhan'ın yaş kozunu kullanıp, ağabeylerini kurtarmak için cinayeti üstlenmesinden kuşkulanan savcı kararı temyiz etti.
Ya burada yaşasaydı? Katilin hafif cezayla kurtulmasından dehşete düşen Alman kamuoyu, Sürücü ailesinin talebini duyunca çılgına döndü: Cinayetten sonra şok geçirip uzun süre tedavi gören, bir ailenin evlat edindiği 5 yaşındaki Can'ı istiyorlardı! İşte gösterilen tepkiler: "Bu çocuk annesini öldüren aileye gidemez... (Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti Uyum Bakanı Armin Laschet) "Çocuğun annesinin ölümünün kararlaştırıldığı bir ailede yetişeceği düşüncesine bile dayanmak imkânsız..." (Avrupa Parlamentosu Yeşiller Milletvekili Cem Özdemir) "Sürücü ailesinin Can'ın velayetini üstlenmek istemesi karşısında söyleyecek söz bulamıyorum..." (Alman Protestan Kiliseleri Birliği Başkanı Wolfgang Huber) Aile içinde şiddet gören çocuğu bile alıp yurda yerleştiren Almanlar, hiç kuşkusuz Can'ı annesinin katillerine vermeyecek. Ama olay Türkiye'de meydana gelseydi, Can çoktan dedesinin, anneannesinin ve dayılarının "müşfik" kollarına teslim edilmişti. Töre kurbanı yüzlerce kadının çocukları gibi. Sonra Can büyüyecek, belki de genç yaşında aile meclisi kararıyla namuslarına leke düşüren bir yakını öldürmekle görevlendirilecekti. Tıpkı Diyarbakır'ın Kozan köyünde yengesi Nurcan Kaçan ile sevgilisi Ferit Demir'i kurşun yağmuruna tutan 14 yaşındaki A.T. gibi. İnfazdan yaralı kurtulan Nurcan Kaçan mahkemede şöyle diyecekti: "Sabah herkes toplandı. Akşama kadar konuşuldu. Kararı bildiğim için odama çekildim. Kayınbiraderim gelip ateş etti." Daha sonra hem yaşının küçüklüğü, hem de "tahrik" gerekçesiyle 7 yıl hapisle kurtulacaktı. Ama elindeki kan hayatının sonuna kadar kurumayacaktı. İyi ki Can buralarda yaşamıyor ve iyi ki Almanlar onu töreci aileye vermeyecekler. Siz verir miydiniz?
|