Yeni başkan Durmuş Yılmaz'ın bağımsız duruşunun anlamı
Hükümetin istediği, Cumhurbaşkanı'nın uygun gördüğü bir adayda nihayet anlaşıldı ve çalkantılı beş haftanın ardından Merkez Bankası'na atama yapıldı. Ekonomi ve piyasalar için belli bir vadede gündeme gelebilecek ciddi bir risk unsuru böylece ortadan kaldırıldı. Piyasalardan gelen ilk tepkiler de, yeni başkanın kabullenildiğini gösteriyor.
Atamanın gösterdiği Dünkü atamanın gerçekleşmesiyle elde edilen veya edilmesi muhtemel kazanımlar ile ortaya çıkan bazı gerçekler şöyle toparlanabilir: * Demek ki, Cumhurbaşkanı'nın veto gerekçesinde sadece aday eşlerinin türbanlı olup olmadığı bir kıstas değilmiş. Çünkü yeni başkan Durmuş Yılmaz'ın da eşinin türbanlı olduğunu öğrendik. * Durmuş Yılmaz, Süreyya Serdengeçti gibi, baştan beri Merkez Bankalı. Başka bir yerde çalışmamış. Kurumun içinden yetişmiş. Dolayısıyla kurumun kültürünü bilen, kadrolarını tanıyan, bağımsızlığını koruyabilecek biri. * Hükümetten bağımsız bir duruş sergileme konusunda Durmuş Yılmaz'ın geçmişteki bir hareketi ipucu verebilir. O da, Refahyol Hükümeti zamanında kendisine Genel Müdürlük önerildiğinde, "Ben bu işi siyasetten bağımsız olarak yapmak isterim" diyerek kabul etmemiş. Aradan geçen 10 yıllık süreçte insanlar değişebilir. Sayın Yılmaz'ın bu tutumunu değiştirip değiştirmediğini bekleyip göreceğiz. Ama Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmasında bu tutumu olumlu rol oynamış olabilir. * Yine AKP iktidara geldiğinde Banka Meclisi ve Para Politikası Kurulu'na atanması için Süreyya Serdengeçti tarafından bizzat teşvik edilmiş. Hatta Abdullah Gül'ün sınıf arkadaşı olduğu için, gidip kendisiyle konuşması ve atanması için adeta zorlandığı da aktarılıyor. * Son parağraftan anlaşıldığı gibi, Durmuş Yılmaz'ın hükümet içindeki en iyi destekleyicileri Abdullah Gül ve Ali Babacan. Biri Başbakan Yardımcısı ve AKP'nin ikinci güçlü adamı, diğeri de Merkez Bankası'yla ilgili olan bakan. Yani yeni başkanın siyasi desteği var. * Bu siyasi desteğin ne ölçüde yeni başkanın arkasında olup olmayacağını, ilk önce boş bulunan Merkez Bankası başkan yardımcılıkları atama sırasında göreceğiz. Eğer veto edilen adayla birlikte Köşk'e gönderilen ve Başkan'ın önerisi olmadığı için geri çevrilen adaylar yeniden bu görevlere aday gösterilirse, hükümetin yeni başkana insiyatif tanımadığı, yeni başkanın da bunu kabullendiği ortaya çıkacak. Bağımsız bir kurumun başkanı olarak kendi yardımcılarını serbestçe seçememiş duruma düşecek. * Yeni başkanın hükümetten bağımsız bir duruş sergilemesi konusunda ikinci test de, 27 Nisan'daki ilk Para Politikası Kurulu toplantısında faiz kararıyla ortaya çıkacak. Şu anda dış konjonktür faiz indiriminden yana değil. Yurtiçinde de siyasi risklerde artış var. Enflasyon ise düşüşe direniyor. Tek gerekçe nisan ayından itibaren yıllık enflasyonun baz etkisinden dolayı düşüşe geçecek olması ve hükümetin sosyal güvenlik reformunu çıkarması olabilir.
Faiz kararının önemi Bu iki gerekçeye dayanarak yapılacak erken bir faiz indirimi sanki Merkez Bankası yeni yönetiminin hükümetin yörüngesinde hareket edebileceği gibi bir görüntü verdirecek. Piyasalar tarafından böyle algılanacak. Çünkü nisan ayında verilecek bir indirim kararı ile iş bitmiyor. Merkez Bankası'nın son dönemlerdeki eğilimi faizi arka arkaya birkaç kez düşürmek. Bu bağlamda Merkez Bankası nisan ayında faiz indirim kararı verirse bir yerde mayıs ve haziran aylarında da faizi düşürme koşullarının var olacağını düşünüyor demek. Aksi yanılmak olur, ki bu da daha başlangıçta ciddi bir kredibilite kaybı olur. Merkez Bankası Başkanı'nı hükümet atadı. Ancak hükümetten bağımsız hareket edebildiği ölçüde hem kendi kariyeri için, hem de Merkez Bankası için başarılı olacak ve bundan ekonomi yarar görecek. Tersi durumda ise hükümet de dahil olmak üzere bütün taraflar kayıplı çıkacak.
Sonuç "Eğile eğile yükselen insanlar, cüce kalmaya mahkumdur" A. De Monzie
|